Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kelebek Kaç Tondur?

14 Temmuz 2013 Pazar

Koğuş hücresinin hemen önündeki 5 adıma 14 adımlık havalandırmada sabah sporu yapmaya hazırlanırken göbeğimin üstüne bir kelebek kondu.

\n

Yazı aramızda bende fazla göbek de kalmadı ama demek ki bir kelebeğin iniş ve bir süre konaklamak için tercih edebileceği bir doğa parçasıyım.
Önce hafifçe sendeledim, etkilenmedi. Belki rüzgârda sallanan bir ağaç gövdesinde olduğunu sandı.
Havalandırmanın yüksekliği 7 metre kadar. Kelebekler açısından çok derin bir uçurum olarak da kayda geçmiş olabilir. Zira havalandırmaya yolu düşen bir kelebeğin buradan canlı olarak çıkması çok zor. Hafif böcekler 7 metrelik çukurda oluşan hava derinliği nedeniyle olsa gerek yükselemiyorlar. Yaşamlarını burada noktalıyorlar.
Bu mevsim havalandırmada en çok, son nefesini vermiş arılar var. Onlar da serçelerin gıdası. Havalandırmanın tepesindeki tel örgülerin hemen altındaki oluklu demirlerle duvar arasındaki küçük boşluklar serçelerin yuva yapması için bire bir.
Bizim tepemizdeki tel örgüler serçelerin cıvıldaşma yeri. Onlarla ilgili yasımız var, sonra anlatırım.

\n

***

\n

Yok yok kelebek henüz uçmadı, gö-bekleme yapıyor.
Ben de tam tepesinde gözlemedeyim. Sporu bıraktım, kele-bekleme yapıyorum.
Silivri’de rüzgâr Taksim polisi gibidir. Ne zaman sert eseceğini, ne zaman yumuşayacağını kestiremezsin. Nereden eseceği de belli olmaz.
Tabii bu benim için geçerli. Sanırım kelebek her şeyin farkında. O pamuk ipliği kadar ince ayaklarıyla yere, affedersiniz göbeğime o kadar sağlam tutunuyor ki, sanki rüzgâr beklediği bir arkadaşı.
Kelebek, iki kanadını birleştirip başı yukarıda hareketsiz durdu. Kanatlar sanki incecik bir çizgiydi. Başının üstündeki iki anten şaşırtıcı bir simetriyle kanatların iki yanından yükseliyordu. Hafifçe havalandı, eyvah gidiyor mu derken tam ters yönde durdu ve kanatlarını açtı.
Aman tanrım... Yüzlerce ton. Belki büyüteçle bakılsa binlerce. Sarıdan kahverengi ve siyaha uzanan bu renk tonları öylesine ustaca işlenmiş bir desen gibi duruyordu ki, saniyeler içinde onlarca benzetme geçti aklımdan.
Toroslar’ın eteklerinde dokunmuş bir Anadolu kilimi mi desem...
Bir köy evinin penceresini dolduran dantel işlemeli perde mi desem...
Yalçın Gökçebağ’ın ayçiçeği tarlaları mı desem...
Renk renk taşların üzerinde biteviye akan bir şelale mi desem...
Adana Şakir Paşa Havaalanı’na yaklaşırken Çukurova üzerinde alçalan uçaktan çizgi çizgi tarlalara bakış mı desem...

\n

***

\n

Onu mu desem bunu mu desem derken kelebek kanatlarını kapattı. Kanatların dışı içinden daha soluktu. Bütün renkler bir ton daha açıktı. Yok yok açık değil de sanki kanadın içindeki canlı renklerin üzerine ince bir perde çekilmiş gibiydi.
Aslında tam öyle de değil. Bu taraf bambaşka bir havada dokunmuştu. Kanatların içiyle dışını karşılaştırmak haksızlıktı.
Birleşmiş kanatlar bir çizgi gibi olunca taraflar arasında benzerlik var mı diye boynumu sağa sola bükmek spora başlangıç gibi geldi.
Ve kanatlar bir kez daha açıldı. Sanki ben kanatlandım, sanki bambaşka bir yere tepeden bakıyorum.
Kanatların tam ya da yarım açılmasına göre de desenlerin görüntüsü değişiyordu.
Derken tonlarca rengi kanatlarında çırpa çırpa havalandı kelebek.
Doğanın en doğal hali en büyük mucize. Kelebeğin ardından el sallarken elim betona çarptı ama benim içimde daha çok ton vardı.
Kaç tondum bilmiyorum.
O gün kelebekler kadar ağırdım!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları