Bugün Pazar...

19 Nisan 2020 Pazar

Arama motoruna “bugün” diye yazdığınızda en başta şu çıkıyor:

Bugün kaç kişi öldü?

“Bugün Pazar” diye yazdığınızda ise Nâzım Hikmet çıkıyor, onun 1938’de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde yazdığı “Bugün Pazar” şiiri... Nâzım, 17 Ocak 1938’de tutuklandı. Yaz başında da Ankara’dan İstanbul’a götürüldü. İstanbul’da Silivri açıklarında demirleyen Erkin adlı gemide “Donanma Davası” görüldü. Böyle bir mevsimde yazmış olmalı... Hapisteki kişinin ne olursa olsun yaşama tutunacak bir ışık bulabileceğini anlatan ölümsüz bir şiir...

Hayatta mürekkepten başka bir şey yalamamış insanların, bu nedenle girdikleri hapiste mutlak mırıldandıkları ilk şiirler Nâzım’dan “Bugün Pazar” ile “Hapiste Yatacak Olana Öğütler”dir. Bir de Sabahattin Ali’nin Başın Öne Eğilmesin... Edip Akbayram’a öykünerek söylemeye çalışmak alır uçurur insanı...

Sokağa çıkma yasağı, hapisteki insanları anlamak için empati yapma “fırsatı” da veriyor. Yazı aramızda son bir haftada kimi dostlardan şu tür mesajlar aldık:

Ailemizle birlikte olduğumuz halde iki gün zor geldi... Sizler nasıl dayandınız?”

***

Bizler bir yana bugün dayananlar var...

Dün Ankara’da güneşli bir hava vardı. Öğleden sonra balkona güneş geldi. Yakıcı değildi ama hissettiriyordu. Yüzümü güneşe tutup gözlerimi kapadım. Mekân zaman kavramı yok oldu. Göz kapaklarımı delip geçen güneş ışınları içimi alevlendirdi.

Bu anı hatırlıyorum!

Silivri’den...

Silivri’de kasım ayının üçüncü haftası güneş havalandırmadan çekilir. Eni 5 adım, boyu 14 adım, yüksekliği 7 metre havalandırma boşluğuna kasım sonundan itibaren güneş girmez. Aralık, ocakta tel örgülerin birkaç metre altına iner, gider... Havalandırmanın dikdörtgen bir kuyu gibi olduğunu gözümüzün içine sokan anlar, yüksekteki tellerin dibine yuva yapan serçelerin yavrularını yere düşürdüğü zamanlardır. Yeniden havalanamazlar. O an hemen yerden alıp bir gardiyana vermeniz gerekir ki dışarı çıkıp havaya bıraksın. Gece düşmüşse... Ahh, nefessizdir!

Şubat ortasından sonra gün gün göğüsten bel hizasına gelir, mart başı tüm beden güneşle buluşur. Nisan, mayıs güneşlerinde öğleden sonra havalandırmada sırtını duvara dayayıp yüzünü güneşe bırakmak güzeldir, tatlıdır, tehlikelidir, hüzünlüdür, özgürlüktür, yaşamdır, hasrettir, Nâzım Hikmet’tir.

Güneş beni bir an balkondan aldı, Silivri’nin serçe uçmaz havalandırmasına bırakıverdi. Barış’ların, Murat’ın nice özgürlük bekleyenlerin yanı başına... Bir an teselli sözleri edecek oldum... Yüz hatlarım her şeyi söylüyor olmalı ki benden önce söze başladılar. Moral kazanından bir kepçe alıp dışarıdakilere de vermemi istediler.

Niçin hapiste olduklarını çok iyi biliyorlar.

İddianamelerin havalandırma boşluğundan daha derin bir boşluk olduğunu bildiklerinden içinde ne var diye değil, ne koymuşlar diye merak ediyorlar.

Son af yasasının kimlere özel olduğunu da iyi biliyorlar.

Neler anlatmıyorlar ki...

Gerçekleri yazanları hapse atanlar, onları korkutmak için değil, onlardan korktukları için bunu yaparlar. Asıl korkak onlardır.

Gün olur bin oda, bir odadan daha dardır.

***

Gözlerimi açıp Barış’ları, Murat’ı, nicelerini hapiste bırakıp balkona dönmek ayrılık gibi de gelmedi...

Nerede olursak olalım aynı güneşin altında irademizi, mücadelemizi tutsak almalarına izin vermeyeceğiz... İnsan ruhunu teslim ettikten sonra, beden tutsak olsa ne olur özgür olsa ne olur!

Umut çiçeğine ne beton işler ne demir. Hatta en çok onları yarıp açmasını sever. Her şeyiyle toplumu esarete sürükleyen bu günleri yine umut çiçeğinin verdiği enerji ile aşacağız...

Geleceği, onurunu teslim etmeyenler, insanlığını kaybetmeyenler yazacak...

Hani sorsak:

Hapiste yatacak olana öğütler mi?

Gölgede yatacak olana söğütler mi?

Gerçekleri görüp konuşana birincisi, susana ikincisi düşüyor...

İnsan olana hangisi yakışır?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları