Mümtaz Soysal

Yerlilik

28 Mayıs 2011 Cumartesi
\n

TAKIMLARI ve kişileri bilenler bilir: Bu yıl Türk futbolunda ilginç ve önemli bir oluşum yaşandı. Birinci ligde tepeye tırmanan iki takım ile Türkiye Kupasını kazanan takımın hocaları artık hep yerli. Onlara şimdi bir dördüncü ekleniyor.

\n

Son yıllarda pek tanık olmadığımız bir durum bu. Eskiden genellikle bütün mevsim boyunca hep yabancı teknik direktörlerin tutumları tartışılır, sonraki mevsimde gelecek yabancı hocaların özellikleri konuşulurdu. Ama yabancı çalıştırıcı arama derdi artık bitmişe benziyor. Kala kala, Milli Takım yabancı teknik direktörü kaldı. Onun kalıp kalmayacağı da önümüzdeki milli maçtan sonra belli olacak herhalde.

\n

Bu son gelişmenin nedenlerine ve sonuçlarına dikkatle eğilmek gerekiyor.

\n

Futbolda teknik direktörlüğün ve daha dar kapsamlı eski adıyla, antrenörlüğün ya da hocalığın önemli özellikleri nelerdir?

\n

Konunun uzmanları, teknik bilgi, deneyim, futbol dünyasına ilişkin bilgi birikimi, stratejik düşünebilme yeteneği, kulüp yönetimiyle sağlıklı ilişki, fizik dayanıklılık, ülkeyi ve halkını benimseme gibi beklentiler yanında, mutlaka ve hepsinden daha önemli olarak, takımdaki oyuncularla dengeli, haksever, ciddi ama sıcak bir iletişim kurmaktan söz edeceklerdir.

\n

Yerli kültürü tam tanımadan kolay yerine getirilebilecek koşullar değil bunlar. Bir de, ulusal başarıda ortaklık duygusunu paylaşmak ya da oyuncuların bu yanı eksikse onu gidermek gibi bir konu var ki, onu ayrıca vurgulamak bile gereksiz.

\n

Öte yandan, yerli hocanın yabancılarda bulunmayan üstünlüklerine gelince, onlar ancak yabancıların teknik nitelikleriyle az çok eşit durumdalarsa anlamlı bir değer kazanabiliyor. \tO nitelikler yoksa, yerli üstünlük etkisiz kalıyor.

\n

Kısacası, yerli teknik direktörün böylesine yüksek bir beklenti ortamında görev kabul etmesi, çok çetin bir sınavı göze alabilmesi demektir. Yabancılık zor ama, yerliliğin zorluğu bir başkadır ve yabancılara anlatılacak gibi değildir.

\n

Çünkü bizdeki birbirini yeme alışkanlığı; var olduğu bilinen, ama insanı yerin dibine sokucu derin bir utanç duymadan yabancılara anlatılabilecek bir hastalık değil. İşin kötüsü, o iç hastalığı yenmeden yabancıları yenmenin de güçleşmiş olmasıdır.

\n

Bunları düşündükçe, takım halinde oynanan sportif oyunların insan tabiatını iyileştirici etkisini vurgulamadan olmaz. Takım olarak kazanılan bir başarının birliktelik ve dayanışma duygularını pekiştirmekteki rolü yadsınabilir mi? Bu açıdan bakılırsa, yerli futbol takımlarına tanınan yabancı oynatma kontenjanının olağanüstü geniş tutulmuş olması, kendi gençlerimizin bu duyguları kendi aralarında edinmek ve paylaşmak olanaklarını sınırlamış olmuyor mu?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları