Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sanatın Özerkliği
DİLLERDE tüy bitti, ciğerlerde nefes, kalemlerde mürekkep, bilgisayarlarda elektrik kalmadı; özerkliğin ne olduğu bir türlü anlatılamadı. O kavram vaktiyle üniversiteler dolayısıyla gündeme gelip sonra kaybolmuştu; şimdi de Kürtçü ayrımcılık dolayısıyla sözü ediliyor ama tam anlamıyla ne demek olduğunu ne savunanlar açıkça anlatabiliyor ne de karşı çıkanlar.\n
\nAslında, anayasa hukukunda söylendiği zaman devletin yetki alanı dışına çıkan, kendi yasalarını ve yönetim kurallarını kendi koyan ve sonuçta şöyle ya da böyle tam bağımsızlık aşamasına kolayca geçilebilen bir yönetim biçimi demektir ve şimdiki hukuk sistemimizde yerel yönetimler açısından sözü edilen yetki genişliğini ve yetki devrini kat kat aşar. Özellikle, ulusal egemenlik kavramını zorladığı için.\n
\nYönetim hukukunda ise ulusal egemenlik kavramı içinde kurumlar ve kuruluşlar için kullanılan özerkliğin kendine özgü değişik bir anlamı vardır. Tarafsızlıktan, bağımsızlıktan farklı bir anlam: Hakemli kuruluşları tarafsız, mahkemeler bağımsız olmalıdırlar ama doğru dürüst “anayasalı toplumlar”da bu kadar yetmez, üniversiteler “özerk” olmalıdırlar. Müteveffa “1961 Anayasası’nın 12 Mart döneminden önce öyleydiler, fakat sonrasından başlayarak öyle olmaktan uzaklaştılar; şimdi de artık pek öyle sayılmazlar.\n
\nYine de Devlet Tiyatroları’nın, hatta yerel merel bütün tiyatroların kamulaştırılmasından söz edilerek “cahiliye” devrine girmek üzere olduğumuz şu sırada, özerklik kavramını bizim anayasa tarihimizin “masumiyet” müzesine dönerek gerçek özerkliğin ne olduğunu, daha doğrusu ne olması gerektiğini o dönemin birkaç yıllık üniversite özerkliği örneğine bakarak anlatmakta yarar vardır.\n
\nÖzerk üniversite, “erk”ini, yani yönetim gücünü evrensel bilimden ve şimdi acayip bir Türkçeyle “bilim insanı” ya da “bilim kadını” sözleriyle anılan kendi mensuplarından, yani bilimcilerden alır. Onlar, onlar birer kamu kurumu olması gereken üniversitelerin giderlerini kamunun katkılarıyla oluşan devlet bütçesindeki ödeneklerle karşılarlar. Ama devleti yönetenlerin ne üniversitelerin bilimine karışmak ne de bilimcilerin yönetimine emretmek hakları vardır. Üniversite bu erkini gelecek kuşaklara insan yetiştirme sorumluğunu yüklenmiş olmanın kutsallığından alır.\n
\nİnsan yetiştirmede sanatın, dolayısıyla tiyatro sanatının işlevi düşünülünce, tiyatroların özerkliği konusunda da aynı biçimde çok şey söylenebilir ama cahiliye arifesinde bunu anlatmak için tek sütun yetmez. Hayırlısıyla, cumaya.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti