Mümtaz Soysal

Sanatın Özerkliği

02 Mayıs 2012 Çarşamba
\n

\n

DİLLERDE tüy bitti, ciğerlerde nefes, kalemlerde mürekkep, bilgisayarlarda elektrik kalmadı; özerkliğin ne olduğu bir türlü anlatılamadı. O kavram vaktiyle üniversiteler dolayısıyla gündeme gelip sonra kaybolmuştu; şimdi de Kürtçü ayrımcılık dolayısıyla sözü ediliyor ama tam anlamıyla ne demek olduğunu ne savunanlar açıkça anlatabiliyor ne de karşı çıkanlar.\n

\n

Aslında, anayasa hukukunda söylendiği zaman devletin yetki alanı dışına çıkan, kendi yasalarını ve yönetim kurallarını kendi koyan ve sonuçta şöyle ya da böyle tam bağımsızlık aşamasına kolayca geçilebilen bir yönetim biçimi demektir ve şimdiki hukuk sistemimizde yerel yönetimler açısından sözü edilen yetki genişliğini ve yetki devrini kat kat aşar. Özellikle, ulusal egemenlik kavramını zorladığı için.\n

\n

Yönetim hukukunda ise ulusal egemenlik kavramı içinde kurumlar ve kuruluşlar için kullanılan özerkliğin kendine özgü değişik bir anlamı vardır. Tarafsızlıktan, bağımsızlıktan farklı bir anlam: Hakemli kuruluşları tarafsız, mahkemeler bağımsız olmalıdırlar ama doğru dürüst anayasalı toplumlarda bu kadar yetmez, üniversiteler özerkolmalıdırlar. Müteveffa 1961 Anayasasının 12 Mart döneminden önce öyleydiler, fakat sonrasından başlayarak öyle olmaktan uzaklaştılar; şimdi de artık pek öyle sayılmazlar.\n

\n

Yine de Devlet Tiyatrolarının, hatta yerel merel bütün tiyatroların kamulaştırılmasından söz edilerekcahiliyedevrine girmek üzere olduğumuz şu sırada, özerklik kavramını bizim anayasa tarihimizinmasumiyetmüzesine dönerek gerçek özerkliğin ne olduğunu, daha doğrusu ne olması gerektiğini o dönemin birkaç yıllık üniversite özerkliği örneğine bakarak anlatmakta yarar vardır.\n

\n

Özerk üniversite, erkini, yani yönetim gücünü evrensel bilimden ve şimdi acayip bir Türkçeyle bilim insanıya da bilim kadınısözleriyle anılan kendi mensuplarından, yani bilimcilerden alır. Onlar, onlar birer kamu kurumu olması gereken üniversitelerin giderlerini kamunun katkılarıyla oluşan devlet bütçesindeki ödeneklerle karşılarlar. Ama devleti yönetenlerin ne üniversitelerin bilimine karışmak ne de bilimcilerin yönetimine emretmek hakları vardır. Üniversite bu erkini gelecek kuşaklara insan yetiştirme sorumluğunu yüklenmiş olmanın kutsallığından alır.\n

\n

İnsan yetiştirmede sanatın, dolayısıyla tiyatro sanatının işlevi düşünülünce, tiyatroların özerkliği konusunda da aynı biçimde çok şey söylenebilir ama cahiliye arifesinde bunu anlatmak için tek sütun yetmez. Hayırlısıyla, cumaya.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları