Mümtaz Soysal

Otoriterlik ve Totaliterlik

29 Mayıs 2013 Çarşamba

PEK ders verir gibi olacak ama, girmekte olduğumuz şu dönemde çok önemli bir sorunumuz, derdimiz, hatta kavgamız kavramlar konusunda olacaktır. Kavram anlamı çok iyi bilinmezse ve insanlar o konuda berrak zihinlerle düşünmüyorlarsa mutlaka kavgalar, didişmeler, hatta savaşlar bile çıkar. O bakımdan bu dönem yani yerel ve ardından genel seçimlere girmek üzere olduğumuz dönem böyle bir gerekliliği daha da artırıyor. O bakımdan böyle bir sütunu böyle bir konuya ayırmak hiç de yanlış olmaz, çünkü siyaset denen süreç özellikle bu kavramlar çatışmasından oluşur.
Bizim ülkemizde bu iki kavram öne çıkmakta ve tartışmalar değişik biçimlerle hep bu konuda olacağa benzemekte.

\n

Otoriterlik çok daha iyi anlaşılır ülkemizde. Çünkü zaman zaman padişahlar döneminden başlayıp neredeyse cumhurbaşkanlarına gelinceye kadar otoriter olmanın erdemleri ve doğruluğu iyice kavranılmamışsa tam da bu konularda. Yani açıklık kavgalarında, kesin söz söyleme becerisinde, topluma yön gösterme çabasında bu sözcüklerle, kavramların adı olan etiketlerle konuşulacaktır.

\n

Her dönemde çok yakından tanıdığımız bir kavramdır bu. Disiplinli çalışma ile otoriterliği birbirine karıştırırız. Fikir vermek, tavsiyede bulunmak, yön göstermek, elbet kullanılan ses tonuna bağlı olarak ya bir emir gibi olur ya da bir rica olabilir. Otoriterlik bu ricaya falan bakmadan toplumun en tepesinden emirler vermek ve bunların yerine getirilmesini devlet zoruyla kabul ettirmektir. Toplumun gidişini etkileyenlerin emirleriyle, onların kafalarında oluşmuş hedeflerle sürüp gider ve buna uyulmazsa, hayır öyle değil şöyledir denirse, kısacası otoriter şeflerin ya da yöneticilerin söylediklerine karşı çıkmak, kusur bulmak hele eleştirmek yanlış sayılıyorsa, otoriterlik vardır demektir.

\n

Totaliterlik ise bu emrediciliği yaşamın her aşamasına yaymak demektir. Ülkemizden örnek vermek gerekirse, bazen yumuşak olarak söylenir, bazen de sert biçimde söylenir ama, “bundan böyle beyaz ekmek olmayacak” denebilir ya da beyaz ekmek o kadar pahalı yapılır ki, kimse yiyemez. Bunda bir çeşit seçme olasılığı sanki varmış gibi gözükür, ama hangi seçeneği seçerseniz seçin, sonuç aynıdır; baştakinin dedikleri yapılır. Böyle yöneticilere çok ünlü unvanlar bulunur, Almanya’da Hitler ya da İtalya’da devletin başına “il duce” denmiştir.

\n

Tabii böyle rejimlerde eleştiri “mutlaka yapıcı olmak” zorundadır, bu otoriter gidişe katkıda bulunmak gerekir. Ama bir yapıcılık, bir fayda, bir kibarlık vermek istenir. Ama olan düpedüz baştaki iradeyi zorla kabul ettirmek demektir.
Yerel seçimlere girerken önce baş aktörlere bakmak gerekir. Dediğim dedik ya da şöyle olsa iyi olur diyenler vardır. Seçim kişiler üzerinde değil, bu kavramlar üzerinde sürecektir. Vatandaşlar iyi düşünüp sonradan pişman olmak yerine hangi yaklaşım onlara iyi geliyorsa, onu yine de
“demokratik bir anlatıma” dönüştürmek zorundadırlar. Ya otoriter olup emredeceklerdir ya da bazen aynı kapıya çıkabilir biçimde kendi yaşama tarzlarını başkalarına örnek göstermek isteyebileceklerdir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları