Mümtaz Soysal

Haydutluk ve Cahillik

02 Kasım 2008 Pazar

SÜTUN elverişli olsaydı, başlık Deniz Haydutluğu ve Deniz Cahilliği olurdu. Türklerin sahip olduğu ve işlettiği bir geminin Somali açıklarında gasp edilmesi üzerine, denizcilik alanındaki ortak kusurlarımız yine sergilendi.

Daha çok deniz terminolojisindeki cahilliğimize ilişkin ilk kusur şu: Olay, korsanlık değil, bir deniz haydutluğudur. Deniz hukukunda ikisi ayrı: Korsanlık, artık neredeyse ortadan kalkmış sayılır; çünkü arkasında bir devletin bulunduğu, onun hoşgörüsüyle başka devletlerin gemilerine karşı yapılan eylemlerin adıdır. Özellikle on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Osmanlı kaptanlarının, Türk ya da başka kökenden de olsa düşman sayılanların, hatta Müslüman olmayanların gemilerini talan etmeleri, yolcuları esir almaları korsanlıktı; nitekim bu kaptanların çoğu sonradan devlet hizmetine de girmiş, kaptan-ı derya falan olmuştu. Yirmi birinci yüzyılda olanların adı ise, hukukta piraterie ya da piracy denen deniz haydutluğudur. Bir devletin karasuları içinde işlenmişse, suçluların yakalanması ve cezalandırılması o devletin sorumluluğuna girer. Karasuları dışında işlenmişse, önlenmesi bütün devletler için hem hak hem de ödevdir. Nitekim, oralarda dolaşan ve aralarında TC Gökova fırkateyninin de bulunduğu NATO gemilerinin şimdiki işi de bu.

İkinci kusurumuz, geminin bandırası dolayısıyla ortaya çıkıyor: Türk gemisi deyip duruluyor ama, bandırası Marshall Adaları Cumhuriyetinin. Öyle anlaşılıyor ki, bir işverenimiz de, bazı Türk donatanları gibi, kolaylık bandırası denen bir bayrak altında çalışmayı tercih etmiş. Dünyada birçok donatanın yaptığı gibi. Bu statü, başta vergilenme ve mürettebatın sosyal hakları olmak üzere, birçok bakımdan elverişli sayılıyor. O halde, ikinci sicil gibi ulusal kolaylıklar bile başka bir bandıranın getirdiği üstünlükleri yenmeye yetmemiş demektir. Türkiyenin Kıbrıs Rum Yönetiminin Yunanlara tanıdığına benzer kolaylıkları tanıyan ve başkalarınca da meşru sayılan bir başka devleti yok. KKTCyi dünyaya tanıtmadıkça da olmayacak.

Demek ki, Türk bayrağında kalan donatanlara şimdiye dek tanınmışlardan da öteye başka kolaylıklar sağlamak gerekiyor. Yoksa, Marshall Adaları gibi bir devletin bayrağına kadar gidebileceğe benziyorlar. Orası da nere? derseniz, bilin ki Büyük Okyanusun ortalarında 40 bin nüfuslu ve yüzlerce adalı bir yer. En bilineni, herhalde doğal örtünün birçok yerini cascavlak etmiş bir atom bombası denemesiyle ün kazanmasından dolayı olacak, Bikini Adası!

Ortaya çıkan üçüncü kusurumuz, denizciliğe ilişkin terimlerdeki ortak cahilliğimizdir. Denizcilikte, maden cevheri ya da tahıl türü yük taşıyan gemilere, medyanın dediği gibi kuruyük gemisi denmez, dökmeci denir.

Römorköre römork denmediği gibi. Traktörden sonra yeniden denize dönen bir tarım toplumunda dillerin de denize dönebilmesi gerekmez mi?

mumtazsoysal@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları