Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gurur Gecesi
DEVLET Opera ve Balesi’nin Büyük Tiyatro diye bilinen emektar salonu kuruldu kurulalı herhalde 20 Mayıs Pazartesi akşamı yaşanan kadar yoğun emek, sanatçılık, güzellik, heyecan, sevinç, mutluluk ve gurur anlarını hiç böyle hep bir arada yaşamamıştır. Giuseppe Verdi’nin Rigoletto’sunu uzun bir aradan sonra yeniden sahneye koymak, çok anlamlı bir yığın duygu birikiminin birdenbire meydana çıkmasına yol açmışa benziyordu o gece.
Kısaca bir “nostalji patlaması” demekle yetinilemezdi bu durum için. Harika bestecinin unutulmaz aryalarını yeni yetişmiş yetenekli sanatçıların seslerinden duymak herkese çok iyi gelmişti elbette. Vaktiyle Gilda’yı seslendirerek alkışlanmış bir Işık Kurt’un şimdi aynı rolde kızı Çiğdem Önol’un başarısına tanık olmasında müzik tutkusunun kuşaktan kuşağa aktarıcılığını görmek ilginç değil miydi? Saray soytarısı Rigoletto’yu müthiş etkili sesiyle ve vücudunu kullanışı da dahil başarılı oyunculuğuyla canlandıran bariton Eralp’i bir kez daha dinleyebilmek büyük mutluluk sayılmaz mı? Ayrıca, belki de kuruluş yıllarının Cebeci Konservatuvarı’ndan kalma bir geleneğin etkisiyle, Ankara Operası genellikle yabancı kuruluşların pek beceremediği bir ustalığı başarmış ve opera sanatının özüne uygun olarak müzikle tiyatroculuğu birbirinden kopmaz bir bütünlük içinde yürütmeyi hep başaragelmiştir.
Ama o unutulmaz akşamın anlamı bu müzik ve oyunculuk ziyafetinden ibaret değildi. Başka bir şey, sihirli bir ortak azim havası vardı sanki salonda; yenilmezliğin, vazgeçilmezliğin, Cumhuriyete ve onun getirdiklerine bağlılığın havası.
En iyiyi, en güzeli, en çağdaş olanı hedeflemenin, daha üstününü başarmak istemenin başarılamayacağı mı söyleniyordu kimilerince? “Muasır medeniyet seviyesi”ni aşmanın hayal olduğu, ister istemez geçmişin safsatalarına dönme zamanının geleceği mi iddia ediliyordu gericilerce? Oysa, Cumhuriyetin gösterdiği yolun geriye dönüşü yoktu. Sanatçılar, düzgün orkestralarıyla, iyi çalışılmış rolleriyle, kusursuz sesleriyle, bütün o karamsarlıkların yanlış olduğunu ve çok daha güzel bir geleceğin mutlaka yaşanacağını müjdelemekteydiler. O halde, 19 Mayıs’ın hemen ertesinde alkışların ve “bravo” seslerinin bir kısmı da Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti içindi muhakkak.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Trabzonspor'da ayrılık!