Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fanteziler Çılgınlığı
ÇOK kişi bilmeyebilir, Ankara Barosu’nun bir de Hayvan Hakları Kurulu var. Kurulun yayımladığı “Yaşat” adlı aylık derginin adına bakarak, bütün yaratıklar için temel hakkın “yaşama hakkı” olduğunu hemen seziyor ve bundan doğan ödevin de “yaşat” emriyle özetlendiğini kolayca anlayabiliyoruz. Ama, yaşatmaya önem vermenin hemen ardından, beslenmek için kuzulardan başlayıp tavuklara ve balıklara kadar bir yığın canlıyı vurarak, keserek, oltayla tutarak can aldığımızı düşünmeden de edemiyoruz.
\nBir bakıma, “bitkilerin mutluluğu”ndan söz eden Tibetli Dalai Lama’yı anımsayıp çiçek koparma gibi fasulye toplamanın da can almak anlamına geldiğini düşünerek hiçbir şey yiyemez duruma gelmek işten değil. Dolayısıyla, can kavramının kutsallığından kalkarak yaşama hakkına, oradan da hayvanları koruma gereğine varıp bundan kalıcı \tbir etik türetmeye çalışmak özellikle kurban kesmekten vazgeçemeyen bir toplumda sonu gelmeyecek bir çaba sayılmaz mı?
\nİlk bakışta, hayvanlara iyi davranmayı aslında sahipsiz kalan ve ancak insanlarca üstlenilmesi beklenen bir “hak” kavramına bağlamak yerine “acımak” ve “sevmek” gibi duygusallıklara dayandırmanın daha doğru ve gerçekçi olacağı düşünülebilir. Ancak, bugünün Türkiye’sinde “çok seviyordum” dedikleri kadınları ilişki kurma yahut evlenme türünden isteklerini reddettiler diye bir kurşunla öldüren, hatta boğazlarını kesip kafalarını koparıveren insanlar çoğaldığı için, sevginin yaşamakla değil de öldürmekle daha kolay bağdaştırıldığı sonucuna da varabilirsiniz.
\nSevmek ile kafa kesmenin yan yana gelebildiği bir toplumda her şey mümkün olabileceğine göre, bir yanda hayvan sevgisinden söz edilirken öte yanda küçük bir kuduz olayı yüzünden büyük bir kedi köpek katliamının patlak vermesi de hiç olasılık dışı sayılamaz.
\nDevlet yönetimi açısından en yüksek sorumluluğu taşıyan bir Başbakan’ın, yeni kentler kurmak için başka yer kalmamış gibi on beş milyon nüfuslu İstanbul’a iki kent daha eklemek ya da zaten güvenli duruma getirilmiş Boğaz geçişini daha da güvenli kılmak yerine iki deniz arasına kanal kazmak gibi çılgın bir proje sevdasına kapılmış olması hayra alamet değildir.
\nBu ölçüde çılgınlıklar Roma ve Osmanlı gibi büyük imparatorlukların tepesinde aklî dengelerini yitirerek tarihe geçmiş kayzerlerin ya da padişahların dönemlerinde bile görülmemişti.
\nAcaba yönetenleri ve yönetilenleriyle hep birlikte patolojik bir zihin kaymasına uğramak üzereyiz de biz mi fark etmiyoruz?
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!