Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bölge Kimden Sorulur?
İSTANBUL, dış politikanın yeniden oluşmasına ilişkin olaylardan birine daha sahne oluyor şu günlerde. Pakistan’ın Asif Ali Zerdari ile Afganistan’ın Hamit Karzai’si Türkiye’ye geldiler ve yarın buranın devlet başkanıyla “Üçlü Doruk” masasına oturacaklar.
İlk Doruk sayılmaz bu. Birincisini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer düşünmüş ve 29-30 Nisan 2007’de başlatmıştı.
Üçlüden değişen, yalnız o değil. Pakistan’ın başındaki Beşiktaşlı General Pervez Müşerref ABD’nin istediklerini tam yapmayınca çekilmeye zorlandı, öldürülen Benazir Butto’nun yerine de eşi Zerdari geçti. Karzai ise, Washington’la iyi geçinmeyi ve huzursuz Afganistan’ı yönetmeyi sürdürüyor.
Uçaktan bakınca bile insanı ürküten Hindikuş Dağları’nın iki yanındaki komşular bunlar. Taliban o dağların kuzeyindeki düzlükleri kasıp kavururken, zirveler El Kaide’nin elebaşlarını barındırmakta. NATO’yu zorlayarak yanına aldığı ülkelerin askerlerine rağmen Taliban’la başedemeyen ABD, dağlardan inerek dünyanın başına musallat olanları durduramadığı için, Pakistan’a kızıyor.
Galiba, tarihsel nedenlerle Ankara’da bu iki ülke için eskiden beri beslenen sıcak duygular bir yana, yalnızca terör konuşulsa da her ikisinin derdini en iyi anlayabilecek tek devlet yine herhalde Türkiye Cumhuriyeti’dir. Böyle bir üçlü Doruk, bu bakımdan düşünülebilecek en doğru yöntem oluyor.
Olay, “Ön Asya” coğrafyasına uzanan boyutlarıyla, Türk diplomasisinin oynayabileceği en doğru rol açısından da düşündürücü değil mi? Ulaşım ve iletişimdeki teknolojik sıçramaların getirdiği kolaylıklar devletler arası politikada coğrafyanın ağırlığını büyük ölçüde azaltmış olsa da, değişmeyen düstur şudur: Bir ülkenin coğrafyadaki konumu tarihsel yakınlıklarla da pekişmişse, böyle bir ülkenin bu durumu değerlendirmeden durması büyük bir yanlışlık olur.
Şu konumuna bakın Türkiye’nin: Öyle bir ülke ki, hem Asya’da hem Avrupa’da, hem Avrupa Konseyi’nin hem İslam Konferansı Örgütü’nün üyesi, hem devleti lâik hem halkı Müslüman, hem Balkanlı hem Ortadoğulu, hem Karadenizli hem Akdenizli. Listeyi uzattıkça uzatabilirsiniz.
Böyle bir ülke, yüzüne çarpılan AB kapısı önünde beklemek ya da ABD’nin Ortadoğu taşeronluğuna soyunmak yerine, tam ortasında durduğu coğrafyanın koşullarını geçmiştekinden çok daha kullanarak “bölge merkezli bir dış politika”yı benimseyemez mi? Son zamanlarda kendiliğinden, usulca ve olayların itişiyle gerçekleşmekte olan da budur belki. Zamanla, herkese “Bu bölge Türkiye’den sorulur” dedirtmemiz gerekmez mi?..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!