Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Başarısızlığın Nedenleri
FİLİSTİN sorununda AKP diplomasisinin geldiği nokta, izlenen dış politika açısından üzerinde derinliğine düşünülmesi gereken derslerle doludur.
Başbakan’ın yoğun çabalarındaki başarısızlıktan sonra, Sarkozy-Mübarek formülünün “ateş-kes”te önce kısmen başarılı olup Filistin’in mazlumlarına biraz soluk aldırması, sonrasında da ciddiye alınarak sorunun çözümüne ilişkin bazı adımlara öncülük edeceğe benzemesi birçok bakımdan öğreticidir.
Her şeyden önce, Başbakan’ın ilk günlerden başlayarak fazla telaşlı bir görünüm vermesi, birtakım kuşkular uyandırmıştır.
Başkentten başkente koşuşturması, gerçekten iyi niyetli fakat fazla duygusal bir çaba mıdır? Yoksa, Olmert görüşmesiyle İsrail’in hava ve kara harekâtından haberli olup da Filistin’e duyurmamış olmanın verdiği suçluluk duygusunu ya da kabahatini örtbas etme gayretinin sonucu mudur?
İyimser ve hoşgörülü bir bakışla, Başbakan’ın davranışlarında iyi niyetli bir Müslümanca davranışın telaşı sezilse ve bu bakışla fazla eleştiriden kaçınılsa bile, bu ölçüde duygusallık ve taraflardan birinin duyarlılığını hesaba katmayan bir umursamazlık acaba uluslararası arenada ciddi roller oynamaya heveslenen, ama yeterince deneyimli olması gereken bir devlet adamına yakışmış mıdır?
Konunun AKP’nin dış politikasına ilişkin yönleri çok daha önemli.
Birincisi, Türkiye’nin dış ilişkilerinde, vaktiyle uzun süre görüldüğü gibi, “devlet politikası” denebilecek, dolayısıyla bütün organlarca uyum içinde yürütülecek bir nitelik var mı? Yoksa bu ilişkiler, deneyimsiz bir ekipçe deneyimli diplomasiyi bile dışlayan bir anlayışla mı yürütülmektedir?
İkincisi, Erdoğan’ın başarısızlığına karşı Sarkozy-Mübarek ikilisinin kısmen de olsa başarı sağlamasının gerisinde Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Akdeniz politikalarına ilişkin bazı sonuçlar mı yatmaktadır? Fransa’nın, yalnız şimdiki devlet başkanı döneminde değil, çok öncesinden beri Ankara’nın tam üyelik hevesine sıcak bakmadığı biliniyor. Türkiye’nin de, yalnız bu iktidar döneminde değil, eskiden beri AB’ye yakın bir Akdeniz dayanışması yönündeki telkinlerden pek hoşlanmadığı da malum. Mısır, bu durumu iyi kullanıp o yönde çaba göstermiş ve böylece Fransa’nın gözünde diplomatik bir ağırlık kazanmış durumda. Son başarıda bu ağırlığın rolü kendini belli etmiyor mu?
Buradan kalkarak, Fransa’yla ilişkileri geliştirmenin, biraz da ABD’nin ve İngiltere’nin etkisiyle, ikinci plana itilmesini bu sonuçla ilişkilendirmek yanlış olmaz. Bu geriye itiş, Paris’in tam üyelik ve soykırım gibi konulardaki tersliğine dayandırılsa bile, herhalde böyle bir tutumun Türkiye’nin dış politikasını pekâlâ değerlendirilebilecek bazı olanaklardan yoksun bıraktığı da bir gerçektir.Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- CHP'den duruşma sonrası ilk açıklama