Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ölümsüz kadınlar
Asıl adıyla Henriette Dora Markovitch’in damarlarında babasının Sırp kanı akıyordu. Fransa doğumluydu ve Arjantin’de büyümüştü. Fazla büyümüştü sayılmaz, çünkü on sekizinci baharında Arjantin’den geri döndü Fransa’ya.
Adını yeniden koymuştu: Dora Maar.
Olağanüstü çekicilikte bir esmer güzeliydi. Ancak güzelliğinden çok sert karakteri, zekâsı ve geniş kültürüyle çekiyordu dikkatleri.
Paris’te ressam André Lhotte’un öğrencisi oldu ve Henri Cartier Bresson’dan Man Ray’a, zamanın tüm ünlü fotoğrafçılarına modellik yaptı. Bir süre sonra, kendi fotoğraf stüdyosunu açtı.
Yaşamını altüst edecek erkekle karşılaştığında, İspanya İç Savaşı’nda yüreğini Cumhuriyetçilerden yana koyan bir sanatçıydı. Komünistti.
KAN ÇİÇEKLİ ELDİVENLER
Pablo Picasso’yla 1936 yılının başında, Paris’in entel kahvesi Les Deux Magots’ta tanıştı. Dora Maar’ın ellerinde, siyah dantel üzerine pembe çiçekler işli eldivenler vardı. Bir ara eldivenleri çıkardı, sağ eline uzun, sivri uçlu bir et bıçağı aldı, masanın üstüne açtığı sol elinin parmakları arasına saplamaya başladı. Bazen bir milim kayıyordu bıçak ve kan içinde kalıyordu sol eli... Picasso, gözlerini ayıramıyordu bu sahneden. Dora’dan eldivenlerini kendisine vermesini istedi. O eldivenleri, bir vitrinde ömür boyu saklayacaktı. Esmer güzeli fotoğrafçıyla İspanyol ressam arasında, kavgalarla sürüp gözyaşlarıyla yıkanacak büyük aşk başlamıştı.
Man Ray’in objektifinden Dora Maar
Picasso’nun o sırada Marie Thérèse ile yaşıyor olması sorun değildi. Bir İspanyol boğası gücündeki Picasso, iki kadını bir süre aynı evde idare etti; ardından Marie Thérèse’e yol verip, Dora’yı seçti.
GUERNİCA’NIN ORTASINDAKİ KADIN
Pek çok portresini yaptı, Dora Maar’ın. Yıllar sonra, “Onu hiç ağlamazken görmedim” diyecekti. İspanya İç Savaşı’na dair resimlediği Ağlayan Kadınlar dizisinin modeliydi Dora Maar. Ancak yalnız model değildi. Alman Condor uçakları Bask Ülkesi’nin Guernica kentini bombaladığında, ünlü Guernica tablosunu Dora Maar’ın anlattıklarıyla çizmeye başladı. Tablonun ortasındaki kadın, yine Dora’ydı. Dev boyutlardaki başyapıt bittiğinde, işgal altındaki Paris’te sanatsever bir Alman subayı Picasso’nun atölyesine geldi. Guernica tablosunu gösterip “Bunu siz mi yaptınız?” dedi. Ressamın yanıtı tokat gibiydi: “Hayır, siz!”
Picasso’nun 1944 yılında Komünist Parti’ye kaydolması da Dora Maar’ın etkisiydi. Ancak bir süreden beri Picasso’nun atölyesine başka bir kadın gelip gitmeye başlamıştı. Adı Françoise Gilot’ydu ve Dora, kendi resimlerini sergilediği 1944 yılında, Picasso’nun yüreğindeki yerini yitirdi.
SEVDA YOK OLUR, DÜNYA ÇÖLLEŞİR
Ayrılık, akıl hastanesine düşürdü Dora’yı. Ünlü psikiyatr Jacques Lacan üstlendi tedavisini ve hastaneden çıkardı, güzel kadını.
Dora Maar insanlardan uzaklaştı, yalnızlığı seçti. Yaptığı pek çok resmi kendi elleriyle yok etti. Pek çok fotoğrafını da.
Pablo Picasso, 1973 yılında doksan iki yaşında öldü. Dora Maar, 1997 yılında gözlerini kapadığında doksan yaşındaydı ve kalıcılığı, Picasso’nun hayatına giren onlarca kadın arasında en önemli iki dişiden biri olmakla yakalamıştı. Dora Maar’ın adı, yıkıcı öfkesinden kurtulan ve 1999’da sergilenen birkaç özgün yapıtıyla değil, tıpkı Jacqueline gibi Picasso’nun tablolarıyla anılıyor.
Onun şaheseri, kuşkusuz Guernica’ydı.
UNUTMAMAK, UNUTULMAMAK
Kalıcılık, yalnızca sanat ve düşün dalında üretim verenlerin tekelinde değildir. Bir annenin çocuğunu iyi yetiştirmesi ve o çocuğun aynı başarıyı kendi çocuklarında göstermesi, duvarcı ustasının yüzyıllara dayanıklı bir duvar örmesi, mimarın kuşaklar boyu hayranlıkla seyredilecek bir köprü kurması, doktorun başarılı tedaviyle tıp literatürüne geçmesi, aşçının yamağına bıraktığı yemek tarifidir, kalıcılık. Bazen unutulmayacak bir kitap yazmaktır; bazen Atatürk olup batık bir imparatorluktan yepyeni bir ülke kurmak. Listeyi yaptığı işin en iyisini, daima daha iyisini başarmaya çalışan tüm insanlara uzatabilirsiniz.
SELAM OLSUN İZ BIRAKAN KADINLARA!
Kalıcılık, ölümden sonra birilerinin sizi sevgi ve saygıyla anmasına yol açan izdir. Eğer olumlu bir iz bırakmak için çıkarsanız yaşam yoluna, siz kalıcı olamasanız bile kalıcı olana el uzatarak, omuz vererek yakalarsınız ölümsüzlüğü.
Ölümsüzlük, kalan insanların gidenleri düşünmesi, yazması, anmasından ibarettir.
Unutulmamaktır, ölümsüzlük.
Tıpkı 8 Mart 1857’de New York’ta yanarak ölen yüz yirmi dokuz işçi kadını unutmadığımız gibi. Onları 1910 yılında Kopenhag’daki Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda öncülük ettiği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’yle ölümsüz kılan Clara Zetkin’i anımsadığımız gibi.
Dünyaya güzel izler bırakan ve güzel izler bırakanları yaratan tüm kadınlara selam olsun.
TUZ KIRMIZISI
Troya bak burası
bütün tanrılar burada
hipodromlardan geliyorlar
hayallerimle yarışıyorum
salgın kol geziyor
gözlerimin içinde
bu hastalık bir kurşun etmiyor
tuz kırmızısı her yer
sevdalarımla yarışıyorum
Aralıkta kaldı bütün mevsimler
bir türlü gelmiyor yeni yıllar
ayrılıklar umutlar
Troya bak burası
bütün tanrılar burada
Posedion yazdıklarımı okuyor
şiirlerimle yarışıyorum...
A. KADRİ ERGİN
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
En Çok Okunan Haberler
- CHP'ye yeni transferler: Rozeti Özel takacak
- Oya Tekin’den Cumhurbaşkanı Başdanışmanına tepki
- Emre Belözoğlu'ndan maç sonu tepki
- Tartışmalar sonrası istifa etti! Yeni CEO eşi oldu
- Canlı yayında 'dolar' tartışması: Tansiyon yükseldi
- Yandaş ‘gazeteci’den tepki çeken çıkış
- Erdoğan ve Steinmeier'ın diyaloğu gündem oldu
- 'Şu an Cumhur İttifakı'nda mısınız' sorusuna yanıt
- Mevduat hesaplarında yeni dönem
- Mehmet Ali Yılmaz evinde ölü bulundu!