İnşallah kavat, maşallah casus!

28 Şubat 2021 Pazar

Fransızcada “balığı suda boğmak” diye bir deyim vardır. Türkiye gibi her gün yeni cinayetlere, yeni yolsuzluk ve hırsızlıklara uyanan, başka bir deyişle ahlaken iflas eden bir ülkede balık suda boğulur; suç ne kadar büyük, ne kadar karmaşık ve yaygınsa, suçlu o kadar kolay ve uzun süre görmezden gelinir. Manen ve madden müflis devletlerde, bir elma çalan çocuğa hapis cezası kesilir, deveyi havutuyla götüren kovuşturulmaz. Çünkü havutu paylaştıkları suç ortakları, zaten devletin içinde, suyun başındadırlar.

YÜZYILIN DAVASI VE TURNİKE

Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü, nihayet dürüst polislere yakalanıp dürüst bir mahkeme tarafından layık olduğu cezaya çarptırılmadan önceki kırk yıl, bu ülkede at oynattı. Cinayetler işledi, insan kaçırdı, casusluk yaptı, fuhuş çetesi işletti, yoluna çıkanları tehditle, şantajla susturamadığı zaman suikastlar düzenledi, FETÖ ile işbirliği yaptı, satılmış hukukçular, yargıçlar, savcılar aracılığıyla hem kovuşturmadan kaçtı hem de kovuşturan dürüst polislerin hayatını kararttı ve benim gibi binlerce muhalifini mahkemelerde süründürdü. Ama halkın büyük bölümü yakın zamana kadar bu organize suç örgütünü, ekranlarda inşallah, maşallah diye göbek atıp gerdan kıran kediciklerden ibaret bir fuhuş çetesi sanıyordu. 

Geçen hafta, Adnan Oktar cemaatini geçmişinden günümüze kimsenin bilmediği dehşet verici ayrıntılarla anlatan iki kitap yayımlandı: Av. Eser Çömlekçioğlu’nun Yüzyılın Davası* ve gazeteci Hakan Erol’un Turnike** başlıklı kitaplarını, çok beğenerek okumakla kalmadım. Her iki yazarın da açık ve sade Türkçesi, biçemi ve örgütün sicilini polisiye tadında aktarabilmelerine hayran kaldım. Genç yaşlarına bakarak Türkiye’nin genç kuşaklarına ilişkin umutlarım arttı.

CIA’NIN YÖNTEMLERİ

A9 TV’deki canlı yayınların, kediciklerden biri imdat çağrısı yapamasın diye ekranlara yirmi saniye geç düştüğünü ve yayın sırasında Adnan Oktar’ın silahlı olup silahlı müritlerin de stüdyoda nöbet tuttuğunu bilir miydiniz? Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davasında mağdurların avukatı Eser Çömlekçioğlu’nun kitabı, örgütün kırk yılda nereden nereye geldiğini gözler önüne sererken, ailelerinden kopardığı çocuk ve gençleri canavarlaştırmak için FETÖ’nün de kullandığı CIA metodunu tüm ayrıntılarıyla açıklaması bakımından  öğretici. Yüzyılın Davası kitabı, aynı zamanda bu örgütü çökerten emniyet güçleri ile mahkeme heyetine “helal olsun” dedirtiyor.

İNTİHAR SÜSÜ VERİLEN CİNAYETLER

Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü, kurulduğu ilk yıllardan itibaren kendine düşmanlar oluşturmuş ve bu düşmanlara karşı en ciddi saldırı ve reaksiyonları göstermiştir. Bu saldırılardaki birinci sebep muhaliflerin sindirilmesi iken diğer sebep ise örgütten ayrılıp muhalif olabilecek kişilere gözdağı vermekti. Yeri gelmişken size beş isim verelim:

• 1988 yılında, henüz 21 yaşındayken Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar ettiği söylenen üniversite öğrencisi Tayfun Baban,

• Aynı yıl Kadıköy Kızıltoprak’ta bir apartmanın 10. katından atlayarak intihar ettiği söylenen 18 yaşındaki Nil Kalkavan,

• 1989 yılında 11. kattan atlayarak intihar ettiği söylenen 18 yaşında ve üniversite öğrencisi olan Vistül Ayerdem,

• 2000 yılında Büyükçekmece’de evinde intihar ettiği söylenen Nuray Tınar,

• 2002’de Arnavutköy Halil Paşa Yalısı’nda kendini elbise dolabına asarak intihar eden, 1995 Dünya Güzellik Yarışması yarı finalisti Ahu Paşakay...

Bu olaylar kamuoyuna her ne kadar intihar gibi yansısa da ailelerinin aslında cinayete kurban gittiklerini söyledikleri ve haberlerde bahsi geçen beş gencin tek ortak özellikleri, Adnan Oktar örgütüne girmiş ve sonra ayrılmış olmalarıydı.*

FETÖ’NÜN DİJİTAL KURMAYLARI

Hakan Erol’un kitabı ise Adnan Oktar ve çetesine dair gazeteci gözüyle bir otopsi olmanın yanı sıra, örgütün Türkiye’deki siyasal işbirlikçilerini, daha da önemlisi uluslararası “efendilerini” ortaya koyuyor. Adnancıların FETÖ ile organik bağını, orduya kurulan kumpas davalarındaki işbirliğini belgeliyor. ABD’de tüm Cumhuriyet Partili başkanların üyesi olduğu Evangelist Kilise, CIA ve MOSSAD lehine casusluk faaliyetini irdeliyor. Adnan Oktar cemaatinin Akkuyu Nükleer Santralı hakkında bile istihbarat topladığını, ben bu kitaptan öğrendim. İsrail ilişkilerinin ayrıntılarını da...

İsrailli din adamları Oktar’ı en çok ziyaret edenler arasındaydı. Ancak iddia o ki hahamlar Türkiye’ye her gelişlerinde yüklü miktarda parayla geliyorlardı. Tek kişide yüklü miktarda para bulunduğunu Türk yetkili makamlarına deklare etmesi gereken hahamlar, kalabalık şekilde ülkeye giriş yapıyor, taşınan parayı aralarında bölüşerek bu kuraldan kurtuluyorlardı. Genelde 10 ile 12 kişi arasında hahamın geldiği ve gelen hahamlardan biri hariç, diğerlerinin aynı gün veya bir gün sonra ülkesine geri döndüğü söyleniyordu. Hahamlar yanlarında getirdikleri paraları Oktarcılara teslim ediyordu. Oktar cemaatinin ise bu paralarla gayrimenkuller aldığı, masrafları ödediği ve kendi şirketlerine aktararak şirket kazancı gibi gösterdiği iddia ediliyordu. Bu kara para transferi sayesinde Oktarcıların da MOSSAD’a ve CIA’e düzenli istihbarat sağladıkları ileri sürülüyordu.**

Türkiye’nin pırıl pırıl gençleri bir daha asla rezil bir cemaatin ağına düşmesin diye okunması gereken iki inceleme. Yazarlarını kutluyorum.

* Alıntı: Av. Eser ÇÖMLEKÇİOĞLU, Yüzyılın Davası: Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü/Pankuş Yayınları, 2021

** Alıntı: Hakan EROL, Turnike/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Deli Şair’e vefa 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları