Demokratik bir ülkede bir gazetecinin tutuklanması için çok ciddi ve açık bir suç işlemesi gerekir.

Kuşku, kanaat, gizli tanık ifadesi gibi gerekçelerle gazeteciler ancak kapalı rejimlerde tutuklanır.

Odatv davasından tutuklu gazetecilerle ilgili protestolar sürerken, yayımlanmamış kitabın nasıl toplatıldığı uluslararası bir tartışma yaratmışken yeni bir dalgayla bu kez başka gazeteciler tutuklandı.

Farklı davalar da olsa gazetecilerin terör örgütü üyesi olmak, örgüte yardım etmek, propagandasını yapmak gibi iddialarla tutuklandığını görüyoruz.

***

“Tutukluluk sürelerinin kısaltılması, tutuklama gerekçelerinin gözden geçirilmesi” gibi düzenlemeler sürekli konuşuluyor. Bununla ilgili bir paket hazırlandığı söyleniyor.

Türkiye’de, hükümetin eğilimi ve düşüncesine karşı olarak hâkimler ve savcılar inatla tutuklama kararları verebilir mi?

Hem de uluslararası boyutta gündem oluşturan ve toplumda sürekli bir tartışmayı taze tutan davalarda?

Bütün bu davaların şöyle veya böyle muhalif taraftaki insanları kapsaması, tutuklanan gazetecilerin muhalif olarak tanınması ve davaların son derece uzun sürmesi, gazetecilerle ilgili olarak hükümet yetkililerinin dava açılmadan kesin kanaat açıklaması tarafsız yargı söylemini etkisiz kılıyor.

***

Yine aynı sıralarda bu kez “yeni demokratikleşme paketi”nden söz ediliyor.

Anayasa çalışmalarının bir an önce başlaması tartışmaları yapılıyor.

Doğrusu “yeni demokratikleşme paketi” ve “anayasada uzlaşma” tartışmaları yapılırken en azından yeni bir yıla bir yumuşamayla girilmesi, tutuklamalarla ilgili acil bir düzenleme getirilmesi daha iyi olurdu.

O zaman daha güzel bir yeni yıl yazısı yazabilirdik.