Övünenler ve itaat edenler

24 Kasım 2015 Salı

Türkiye bir yıl içinde iki seçim ve kolay kolay görülmeyecek beş aylık seçim arası yaşadı. Seçim analizleri dönemi yavaş yavaş kapanıyor ve “önümüze bakalım” zamanlarına geliyoruz. “Önümüze bakalım” bakmasına da, hem pek yakın geçmiş, hem bulunduğumuz yer, hem de bakmaya çalıştığımız yakın gelecek, yüksek bir vasat sunmuyor.

Demokratik işleyişin, siyaset, iktidar, temsil, medya gibi temel dinamiklerinin yapısal ve dönemsel krizlerinin yanına ağır bir “kamuoyu sorunu” da eklenmiş görünüyor. İki yönlü bir sorun bu. Hem siyaset alanının kamuoyundan etkilenme biçimi bozulmuş, hem de kamuoyunun siyaseti izleme, denetleme kriterleri... İki taraflı işleyen bozulma pek çok anormalliği normalleştiriyor, kanıksanır hale getiriyor.

Kayıt dışı sohbetlerde (daha çok fabrika ayarcı) bazı AKP’lilerin bile itiraf ettiği gibi, “normalde tersi olması gerekirken; siyaset, toplumsal vasatı geri çekiyor”. “İmam cemaat diyalektiği” eylemleri itibarıyla ters dönmüş durumda. Öldürülen insanların yakınlarını yuhalatan devlet yöneticilerine, toplum maçta saygı duruşunu ıslıklayarak katılıyor. Bir bölgede kamu gücüyle yapılan sistematik eziyete, koca bir kalabalık gönüllü sağırlıkla cevap veriyor.

‘Düşman - tehlike’ kokteyli

Seçim sonuçlarını üreten bu toplumsal ve siyasi vasat, “önümüzdeki dönemin” de belirleyicisi olacak. Seçim için üretilen veya kullanılan “düşman kokteyli” zenginleştirilmiş biçimde mönüdeki yerini koruyor. İçeride Sünni-Türk kalabalığın hegomonik gücüne itaat etmeyenler (mankurtlardan, Kürtlere kadar geniş bir yelpaze) ile dışarıdan saldıran “İslamofobik haçlılar” ve Moskof... En arkaik sağ kodları harekete geçiren “düşman - tehlike” söylemi yine bu odaklara yönelen ve aynı kabalıktaki eylemlerle taçlandırılıyor.

İki seçim arasında, (Cizre, Silvan, Lice, Yüksekova, Nusaybin gibi) “seçilmiş” merkezlerde “asayiş operasyonu” gerekçesiyle açıklanamayacak sistemli eziyet, daha önceki dönemlerde AKP’yi “pasif olmakla” eleştirenleri (Bakınız eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ ve MHP lideri Bahçeli) bile hayrete düşürecek biçimde devam ediyor. Mezarlıkta “asayiş operasyonu” yapanlar, evlerin duvarlarına yeni “çözüm perspektifini” yazıyor. “Türksen övün, değilsen itaat et”

El konulan gazetelerdeki çalışanlara “Müslümanların yönettiği gibi gazete yapma” talimatı ile Meclis’e “fiilen değişmiş rejimin” yasal gereğini yapma talimatı arasında devrin iklimi açısından fazla fark yok aslında. Bütün bunlardan anlıyoruz ki, iktidar için önümüzdeki dönem, hâkim çoğunluktan oldukları için övünenler ile sadece onlara itaat edenlerin (en azından patronluğunu kabul edenlerin) arasında üretilebilecek “çözümlerin” dönemi olarak görülüyor...

Toplumsal desteği, Türk- Sünni kalabalığın “düşman ve tehlike” algılarına yaslanmış siyasi stratejinin devam edeceği düşünüldüğünde, AKP-MHP etkileşiminin yine önemli bir siyasi gündem maddesi olması kaçınılmaz. MHP’nin, Silvan sokaklarına “Kurdun dişine kan değdi” yazılan operasyonları söylem düzeyinde, “organize linç girişimlerini” de eylem düzeyinde aşması mümkün değil.

Devlet Bahçeli ve MHP yönetimi, AKP’nin ve kontrolündeki medyanın partiye dönük hamlelerinin süreceğini öngördükleri için katı defansa geçti. Bahçeli geçen hafta Meclis’teki ilk grup toplantısında, “Yerimiz, yönümüz, sözümüz doğrudur, tavrımız dosdoğrudur” diyerek özeleştiri zorlamalarına prim vermeyeceğini gösterdi. Ve şu soruyu sordu: “1 Kasım’da 7 Haziran’dan farklı ne söyledik?” Aslında bu cümle, “biz değil karşıdaki değiştiği için kaybettik, yine değişirler ve kazanırız” diyor.

Gelelim, kongre meselesine... Öncelikle, MHP’de “liderliğin” son derece sıkı bir tüzükle korunduğunu belirtmek gerek. Olağanüstü kongre kararı, tüzük değişikliği, yeniden kongre ve kazanacak aday kolay yapılacak bir seri değil. Meral Akşener, içeriden ve dışarıdan en çok forse edilen aday gibi görülüyor. Ama ne kendisinden, ne destekçilerinden, “Akşener’deki vizyon” konusunda bir şey öğrenmiş değiliz. MHP’den yeni AKP çıkarma veya “5. Parti” eliyle bölme fikri sonuç alırsa, Ağar’ın DYP’yi “taşıdığı” sona da varabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları