Hikmet Çetinkaya

Kanlı katliamın siyasal ayağı....

11 Ağustos 2016 Perşembe

15 Temmuz sonrasında yazılanlara, konuşulanlara baktığımızda gözden kaçan önemli bir ayrıntı ortaya çıkıyor.
Ayrıntı, Fethullah Gülen’in 1999’ın Mart ayında ABD’ye kaçmasının ardından radikal İslamın hızlı yükselişi...
Bu Gülen cemaati için tarihi bir fırsat oluyor.
Uluslararası sahnede, özellikle 11 Eylül’den sonra, 2000’li yılların ortalarında Avrupa’nın ve ABD’nin korkuları nedeniyle, İslamcı radikal eylemlerle mücadele “Ilımlı İslam”ı yanına alarak sürdürme projesine dönüştürülüyor.
Pensilvanya’da “Altın Nesil Vakfı” bu fırsatı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için Batı’nın hizmetkârı oluyor.
Fethullah Gülen’in silahlı radikal İslama karşı net bir tavır alması, onların terör örgütü olduğunu açıklaması hem ABD’yi hem de Avrupa’yı rahatlatıyor.
Çünkü Gülen, kendisini ve cemaatini o radikal gruplardan ayırıyor; ulusal ve uluslararası ana akım medyaya “gerçek İslam onlar değil” diye demeçler veriyor.
Bu cemaat medyasının işine yarıyor, AKP iktidarıyla yakınlaşması, kucaklaşmaya dönüşüyor, devlet içinde “paralel devlet” daha güçleniyor.
Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan yıllardır Fethullah Gülen’e karşı olan, araya mesafe koyan bir siyasi liderdi. Erbakan başbakanlığı döneminde de, muhalefette olduğu yıllarda da bu mesafeyi hiç bozmadı.
AKP’liler “Milli Görüş gömleği”ni çıkardıklarını açıklayınca da FETÖ’cülere gün doğdu...

***

Fethullahçıların 2005 yılında yakaladıkları bu fırsatın bir ayağında ABD ve Batı dünyası vardı, öteki ayağında AKP hükümeti.
AKP’liler “Milli Görüş” gömleğini çıkarırken, Cemaatle olan mesafe yani uzaklık kalktı. Ellerinde kadroları yoktu. Özellikle 2005’in ikinci yarısında polis, yargı, eğitimde kilit yerlere Cemaatçiler yerleştirildi. İktidarın tercihiydi bu. Gülencilerin uluslararası gücünden yararlanıp, askeri vesayeti ortadan kaldırıp, siyasal varlığını bu kurumlara kabul ettirmek.
Bu yapılanma, devletin en duyarlı kurum ve kuruluşlarında Kemalistleri tasfiye edip ılımlı İslam kadrolarını o kurumlara yerleştirmek ABD ve Batı’nın 80 öncesi “Yeşil Kuşak” projesine de uygun düşüyordu...
Bundan sonrasını biliyorsunuz...
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk ve Fuhuş gibi benzeri davalar...
İktidar partisi kendi devletini yaratmaya çalışırken tuzağa düşmüştü... Oyuna geldiğini çok geç anladı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılığa çağrılması işaret fişeğiydi. 17/25 Aralık 2013 ise savaşın başladığı tarih.
Fethullahçıların devletin olanaklarını kullanarak yargıda, eğitimde, poliste, TSK’de kadrolaştıkları çok yazılıp çizildi.
Şimdi birilerinin kalkıp “kandırıldık”, “bilmiyorduk” demesi inandırıcı değil.
Fotoğraf ortada...

***

Demokrasimizi laiklik temelinde yükseltip hukukun üstünlüğü ilkesiyle birlikte, temel hak ve özgürlükleri yaşam biçimi olarak görebilseydik böylesine felaketleri bu ülke hiç yaşamazdı.
Evrensel hukuk değerleri çok tartışıldı ülkemizde. İnsanlarımızın kumpas davalarıyla hayatları zindanda geçti yıllarca...
Masumiyet karinesi çiğnendi!
Suçlular yargılansın ama kurunun yanında yaş yanmasın. Kişisel düşmanlıklar, kin ve nefret duyguları, intikam almaya dönüşmesin.
Günü geldiğinde hukukun üstünlüğü ilkesi, adalette eşitlik ve dürüstlük herkese gerekir.
Kışlaların önünden çöp araçları çekilsin, tüm TSK “darbeci” diye yaftalanmasın...

***

2002 yılında Fethullah Gülen’in din devleti kurmak istediğinin, TSK’den yargıya, emniyetten eğitime değin yayıldığının devletin istihbarat birimlerinin hazırladığı raporlarda belirtildiğini ülkeyi yöneten gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarlar biliyordu...
Niye önlem almadı devlet, niye?
15 Temmuz kanlı darbe girişiminin siyasal ayağı yok mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları