Hikmet Çetinkaya

Beyazdır Ölümün Güneşleri... (18.11.2012)

18 Kasım 2012 Pazar

Kıvılcımlı gözler, o yaşam sevincini yansıtır aslında...

\n

Yok oluşa karşı direnci, ateşli yalvarışları, acının başladığı yerde çiçeklenen aşkları.

\n

Zamanın o sert kayalıklarında, denize karşı oturup düşünürken, birden poyraz başlar.

\n

O boşalmış, sessiz ve yalnız kıyı kasabaları.

\n

Balıkçıların sohbetleri...

\n

Hayata tutunamamanın zorluklarını anlatmak, savaş haberlerini dinlemek, akan kanın üzerinden siyaset yapanları görmek bir yaylım ateşiyle karşılaşmak gibidir.

\n

Mavi düşler kurmayı istersiniz...

\n

Tüm güzelliklerin, yaşadığınız coğrafyayı, evreni kuşatmasını...

\n

Bunların hiçbiri yoktur hayatın içinde...

\n

Gazzede bir sabah vurulan o beş yaşındaki çocuk, çiçek açan yaylım ateşinde uzanmış yatıyordur.

\n

Gözlerinizi yumarsınız o anda...

\n

Aklınıza Paul Celanın dizeleri gelir:

\n

Beyazdır ölümün güneşleri, çocuklarımızın saçları gibi...

\n

O, yükselen sularla gelmişti, sen kumlukta bir çadır kurduğunda...

\n

Sönmüş gözleriyle, başımızın üzerinde mutluluğun hançerini kaldırmıştı...”

\n

***

\n

Toplum olarak sönmüş gözlerin, mutluluğun hançerini kaldırmasını sadece seyrediyorduk...

\n

AKP iktidarının baskıcı, can yakan, insanları zindanlarda çürüten rejimini içlerine sindiremeyen sözde liberaller 2010da yetmez ama evetdediklerini unutup demokrasi ve özgürlük istiyorlardı.

\n

Tuncelinin Hozat ilçesinde kaymakam bey, buyruk vermiş, başta kamu çalışanları olmak üzere, herkes fişlenmişti.

\n

Saç rengi, göz rengi, boyu bosu...

\n

Polis copu üniversiteli öğrencilerin başına, sırtına iniyordu.

\n

Denizlide öğrenciler izinsiz gösteri yaptıkları gerekçesiyle önce yargıç tarafından salıveriliyor, ardında savcının karşı koymasıyla tutuklanıyorlardı.

\n

Bizim liberal demokratlar şaşkındı, ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

\n

Bazıları çalıştıkları gazetelerden atılmış, bazıları ise durumu idare ediyordu.

\n

Fişleme, izleme, dinleme...

\n

Demokratik bir hukuk devletinde bunlar olur muydu?

\n

Adalette eşitlik ilkesinin çiğnendiği bir ülkede temel hak ve özgürlüklerden, evrensel hukuktan söz edilemezdi.

\n

***

\n

Paul Celanı okuyorum gri göğün altında...

\n

Kış kendini gösteriyor yavaş yavaş.

\n

Paul Celan Asyadaki Bir Kardeşesesleniyor:

\n

Göğe yönelmekte kendilerini tanrılaştırmış toplar. / O bombardıman uçağı esnemekte, / Çiçek açmakta bir yaylım ateşi, barış kadar mutlak. / bir avuç pirinç dostun olarak ölmekte.

\n

Bir gece rüzgârını düşlerken, televizyonu açıyorum...

\n

Suriyede tutuklanan gazeteci Cüneyt Ünal konuşuyor...

\n

CHP milletvekilleri Suriyeye gittiler Cüneyti almak için...

\n

Cüneyt Ünal artık özgür!

\n

Ve o an gözlerimin önüne, Gazzeye İsrailin attığı misket bombaları geliyor...

\n

Yıl 2008...

\n

İki bine yakın ölü..

\n

Çoğunluğu sivil...

\n

Çocuklar, gençler, yaşlılar.

\n

Hüsnü Mübarek, Gazzeden Mısıra açılan sınır kapısını kapatmış.

\n

Yarı gecenin içinde, yine aynı ateş topu patlıyor.

\n

Ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Mısıra gidiyor.

\n

İçimde kanayan bir yara...

\n

Uykusuzluk...

\n

Donmuş ormanlarda, eski manastırlarda geçen zamanım...

\n

Derin vadiler içinde kalan sesim ve soluğum.

\n

***

\n

Tunceli Hozatta 7den 77ye herkesi fişlemişler haberin var mı?

\n

Haberin var mı bu coğrafyada kan gölünden beslenenler Gazzeyi vuruyor...

\n

7’den 77ye çocuklar, kadınlar, erkekler...

\n

Bir kıyı kasabasında, gri göğün altında, bir kahvede otururken...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları