Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Elde Var Hamas
Bırakınız haklı olduğunuz bir konuyu, haksız olduğunuz bir alanda bile diplomasi ile amaçlarınıza ulaşabilirsiniz. Eğer diplomaside ustalık nedir, biliyorsanız. Öyle zaman olur ki, içinizden karşınızdakinin yüzüne küfretmek geldiği zaman bile, duygunuzu bastırır, öfkenizi yatıştırır, muhatabınızın elini ayağını dolaştırır, onun yanlış yapmasını, öfkelenmesini, haksız duruma düşmesini sağlayabilirseniz.
Hele bir de haklıysanız, demeyin diplomasinin keyfine…
Hele bir de güçlüyseniz, yeme de yanında yat.
***
“Diplomatik tavır” koymanın tarihte sayısız örneği var. Masadan kalkmak, masaya yumruk vurmak, toplantıyı terk etmek, bir daha masaya dönmemekle tehdit etmek, görüşmeleri çıkmaza sokmak sık sık kullanılan yöntemlerdir. İsterseniz, sadece Türk diplomasisinden örnekler verelim.
Lozan görüşmeleri sırasında Dışişleri Bakanı İsmet İnönü masadan kalkmıştır. Çünkü, konferans masasında karşısına geçenler, ki, devrin en güçlü, en acımasız devletleridir, yeni Türkiye’yi daha doğmadan boğmak istemektedirler. İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’nın son aşamasına gelmiş bir Türkiye’yi temsil etmektedir. Görüşmeleri kesip henüz işgal altındaki İstanbul ve Trakya’yı askeri bir harekâtla ele geçirebilecek güce sahiptir. Nitekim, bu amaçla 1’inci Ordusu’na da hazırol emri verilmiştir. O noktada İnönü, (Atatürk’ün izin ve talimatıyla) masadan kalkar. İkinci kez masaya oturduğunda artık koşullar değişmiştir. Rakipleri, karşılarında kararlı ve güçlü bir yeni devletin olduğunu anlamışlardır.
1974’te Cenevre’deki Kıbrıs görüşmeleri sırasında da Dışişleri Bakanı Turan Güneş (Başbakan Bülent Ecevit’in izin ve talimatıyla) masadan kalkmıştır. Çünkü karşısındakiler, haklı ve güçlü olduğu bir davada Türkiye’yi mahkûm etmek istemektedirler. Güneş’in masadan kalkmasından hemen sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İkinci Kıbrıs Harekâtı’nın başladığı hatırlardadır.
Yanlış hatırlamıyorsam, bundan bir yıl sonra, 1975’te Helsinki’deki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü toplantısında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Rum Yönetimi lideri Makarios’un Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak kürsüye çağrılmasını protesto etmek için sıra kapağına vurarak toplantıyı terk etmiştir. Kıbrıs’ta 40 bin Türk askerinin mevcut olduğunu o gün herkes biliyordu.
Lozan’da da, Cenevre’de de, Helsinki’de de, Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta yaptığına benzer bir hareket, bir söylem yoktur. Ama üçü de gereken mesajları vermiş, amacına ulaşmıştır. Üstelik, Lozan’da ve Cenevre’de ortaya konulan tavır, iktidar sahiplerinin (Atatürk ve Ecevit) sayısız eleştiriye uğrama ve oy kaybetme riskine rağmen konmuştur.
***
Lozan’daki tavır sonucu elde edilen koskoca bir Türkiye Devleti’dir.
Davos’taki tavırdan elde kalan nedir?
Hamas… Sadece Hamas.
Kimse, “Olur mu, Arap kamuoyunun desteğini kazandık ya” demesin, çünkü öyle bir kamuoyu yok.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!