Hikmet Altınkaynak

Kısa yazmak...

16 Temmuz 2020 Perşembe

Yazı dünyasında köşe yazısını kısa yazmak, çok önemli. Çünkü genel kanı şudur: Gazete okuru, uzun yazıyı pek sevmez, okumaz, okusa da isteksiz ya da zorla okur.

Yazının okura çekici gelmesi için önce kısa yazmak, güncel konulara değinmek gerekir.

Kısa yazmaksa zordur!

Yazının ustalarından Tarık Dursun K. anlatmıştı. Cumhuriyet öncesi gazetecilerimizden Ahmet Mithat Efendi’nin bir ölçütü varmış. Ahmet Mithat ki “Mithat” adını ünlü devlet adamı Mithat Paşa’dan alan, romandan ansiklopediye 250 dolayında kitapta imzası olan büyük bir yazar. Yazmadığı, bilmediği konu yok. Çok sayıda gazete kurmuş, yönetmiş, bunlarda köşe yazarlığı yapmış kişi. O, gazete değiştirmelerinde sıra ücrete gelince dermiş ki kısa yazacaksam -sözgelimi- 10 mecidiye, uzun yazacaksam 5 mecidiye! Nedeni sorulunca da kısa yazmak zordur, dermiş.

Bunu neden mi anlatıyorum, çünkü geçen haftaki konum yolculuktu ve okunması gereken 20 dolayında yolculuk kitabından söz etmiştim. Oysa onlarca değil yüzlerce, binlerce yolculuk kitabı var edebiyatımızda. Dahası belki de her yazarın yazı yolculuğunda bir yolculuk kitabı gizli. Bunun türü ne olursa olsun. Şiir de yazsa, deneme de yazsa, böyle bir izleği bulunabilir. Bu nedenle -sitem eden kimi dostların- çok sayıda kitapları olsa da adlarını benim yazıda görememiş olmalarının nedeninin yalnızca sayfadaki “köşe”yle ve kısa yazma isteğiyle ilgili olduğunu bilmelerini isterim.

Gerçekten kısa yazmak, zor!

‘Biz insanlar bir garip gemide yolcuyuz’

Her yazarın bir yolculuk kitabı vardır derken, örneğin bu yıl doğumunun 100. yılı nedeniyle anılan Sabahattin Kudret Aksal için birkaç gün önce Sabahattin Kudret Aksal’a Armağan adlı bir kitap yayımlandı (VeYayınevi, Temmuz 2020). Kitapta çok sayıda yazar, Aksal’ın yazı yolculuğunu değerlendiriyor. Örneğin İlhan Selçuk şöyle diyor: “Sesini yükseltmeden fikrine sahip çıkan; düşünür biçemiyle konuşan, ‘efendi adam’ dedikleri türden; gölgede kalmasını bilen; kadınlara hoş gelen; dostluklara dönük dünyası edebiyat ve sanat; İstanbul şairi.”(s.262) Ne güzel!

İşte İstanbul şairi için şair, yazar Adil İzci’nin hazırladığı bu armağan kitapta, hem unutulmadığı ortaya konuyor, hem de çok yönlü sanatçılığı, yaşamın içindeki kimliği, kendi sözleriyle kişiliği ve ölümünün ardından yazılanları, geniş bir fotoğraf albümüyle sunuluyor.

Önsözü Doğan Hızlan ve Selim İleri tarafından yazılan kitapta Fethi Naci de yazısını Aksal’ın “Gün Işığı” şiirinden bir dizeyle bitiriyor: “Biz insanlar bir garip gemide yolcuyuz”.

Evet, aslında hepimiz yolcuyuz. Ne var ki son yolculuk bazen Sabahattin Kudret Aksal’da olduğu gibi, ne yazık ki beklenmedik ve erken gerçekleşiveriyor!

Yaşamayı sevmek

Erken son yolculuğa karşı koymanın çaresi yok mu? Yanıtını Can Yücel, “Doktor” şiirinde veriyor: “Çaresiz dertlere düştüm / Yok mu bunun çaresi? / Var: / Yaşamayı ölecek kadar sevmek.”

Yolculukları ve yolculuk okumalarını “yaşamayı ölecek kadar” seversek son yolculukları erteleriz, ayrıca da dünyanın başına çöken koronavirüs belasını da kolay yeneriz. Çünkü her şey, önce “Yaşama Dair” yolculuğumuzla biçimlenmiyor mu?

Ne diyor büyük şair Nâzım Hikmet; “Yaşamak şakaya gelmez, / büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın” diyor ve “Davet” şiirinde de çerçeveyi çiziyor: “bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine”...

Böylesi bir yaşamı seven Sabahattin Kudret Aksal’ı doğumunun 100. yılında sevgiyle anıyorum. Onun kısa kısa şiir, öykü, deneme ve oyunlarındaki yaşama coşkusu, düşler dünyasına yolculukları, hepimize ayrı bir umut olsun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları