Hikmet Altınkaynak

Anlamak, Birleşmektir…

06 Nisan 2014 Pazar

Geçen hafta “Okumak, anlamaktır” demiştim. Okumanın bir işlevi olarak da şimdi “Anlamak, birleşmektir” diyorum. Çünkü okuyan, okuduğunu anlarsa, bir mantık süzgecinden geçirirse, gerekeni yapar. Bunu karşımızdakini dinlemek, anlamak olarak da düşünebiliriz. Yani empati yapmak olarak da… Toplumu anlamak olarak da…
Seçim sürecinde her türlü medyayı ve sınırsız olanağı kullanan iktidar partisi, bütün televizyon kanallarından ülkeye ne kadar büyük hizmetler yaptığını anlattı. Tüm olumsuzlukları da paralel devlete yükledi. Kurulan komplodan, oyundan söz etti. Epeyce etkili oldu ki 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla, bakan fezlekeleriyle yüzde 53’ten yüzde 39’a düştüğü iddia edilen ve daha da düşeceği beklenen oy oranını bu propagandayla yüzde 43’e çıkardı. Ama yine de kaybettiği oy 2.5 milyon, yani yüzde 10’du. Bunu yaparken de muhalefeti suçladı, vatandaşı tehdit etti, her türlü baskıyı uyguladı. Yandaşları eliyle muhalefetin -doğal olarak kendine tek rakip olarak gördüğü CHP’nintanıtımlarını engelledi. Seçim ofislerini bastı, yaktı, parçaladı. Seçim konvoylarını taşladı. Adaylarının istifa ettiği yalanını sahte afişlerle, bildirilerle, SMS mesajlarıyla yaydı. Adaylara suikast iddialarını ortaya attı. Yalan haberler üretti. Twitter’ı, YouTube’u yasakladı. Nilgün Cerrahoğlu’nun saptadığı gibi, aslında “Başbakan daha dijital çağa girmeyen kitlelerden aldığı destekle, çağının içinde yaşayan Türkiye’yi boğuyor…”du. Balkon konuşmasıyla da bunu kanıtladı.
Tüm bunlara bakıldığı zaman eşit koşullarda, adil bir seçim yapıldı denebilir mi? Eşit olmayan koşullarda yapılan bir seçimin sonuçlarının doğru, hakkaniyetli, dürüst, demokrasiye uygun olduğu söylenebilir mi?
Denemez, söylenemez!
Böylece demokrasi bu seçimle birlikte yeni bir yara aldı. Bu nedenle “YSK’ye binlerce itiraz yapıldı.” Sonuçlar ne çıkacak göreceğiz. Tüm bunlar bir yana CHP, etkili mitingleri, tutarlı söylemleriyle, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü coşkulu çabasıyla, İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ün, Ankara’da Mansur Yavaş’ın kattığı sinerjiyle, 2009’daki yüzde 23 olan oy oranını yüzde 28’e yükseltti. Dolayısıyla CHP’nin halka anlattığı gerçekler anlaşılmaya başlamış olacak ki, birleşme de beraberinde geldi.
Eşit koşullarda, adalete, hukuka uygun, seçim güvenliği sağlanan bir ortamda bu başarının daha da yükselmesini beklemek çok doğal.
Ne var ki, anlatmak engellendi ve buna bağlı olarak da anlaşılmak yeterli olmadı ve oylar CHP’de yeterince birleşemedi. Ayrıca aday yapılan kişiye gösterilen tepkiyle, oylar bölündü. Gerekçe aday yapılmayana iyice anlatılsaydı, o da konuyu iyi anlasaydı, belki birkaç ilde ve birkaç ilçede belediye başkanlığı daha kazanılırdı. Doğal olarak son anda başka partiye geçerek birkaç ilde ve birkaç ilçede başkanlığı kaybettiren kişiler, “kendilerini o denli öne çıkarmamış olsalardı”, örgüt daha kazançlı olurdu. “Şimdi oralarda ne kendileri ne de CHP kazandı!”
Bir de doğal olarak “Bütünşehir Yasası” gereği seçime katılan yeni köyler oy dengelerini birdenbire değiştirdi. Zaten iktidar seçimi kazanmak için bu yasayı çıkarmamış mıydı?
Dediğim gibi okumak, anlamak ve birleşmek üçgeni tamamlanmalı ki özlenen “Hayat bayram olsa” şarkısını herkes söyleyebilsin! Bu nedenle kimi olumsuzluklardan paniğe kapılıp yılmamak gerekir. Umutsuzluğa yer olmamalı. Önümüzde dört ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi var. Şimdiden ona yönelik olarak hazırlıklar başlatılmalı. Belirlenecek adayın ilk turda olmasa da ikinci turda kazanması sağlanmalı ki, bu 2015’teki genel seçimlere giden yolda umuda, başarıya ışık olsun. Zira toplumun umuda ve ışığa özlemi arttıkça artıyor… Sizce de öyle değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları