Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Zulüm Karanlığa Dahildir

08 Aralık 2013 Pazar

Anayasa Mahkemesi’nin kararını mahkemeler görmezden gelebilir mi? Gelebilirmiş, Bekir Bozdağ öyle söylüyor. Başbakan Yardımcısıdır, demek ki, Başbakan konuşuyor varsayabiliriz. Bülent Arınç da Başbakan Yardımcısı ve hatta Hükümet Sözcüsü ama artık onun söylediklerini ancak ertesi gün Başbakan tersini söylemezse “tamam Başbakan da böyle söylüyor” diye yorumlayabiliyoruz. Bekir Bozdağ kimsenin bu mahkemeye, “Şöyle yap böyle yap diyemeyeceğini” söylüyor.
Peki, gerçekten öyle midir bir bakalım.

***

Anayasa Mahkemesi bir temyiz makamı değil, bunu biliyoruz. Yani mahkemelere şu cezayı çok verdin biraz azalt diyemez. Ama 12 Eylül dayatma referandumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruların önünü kesmek, böylece giderek bir çığa dönüşen tazminat cezalarından “devlet bütçesini korumak” için icat edilen AYM’ye bireysel başvuru hakkı başvuranlara belirli haklar sağlıyor.
Güncel olayımızda AYM, Mustafa Balbay’ın başvurusunu görüşüyor ve “uzun tutukluluk süresi ve seçilmiş milletvekilinin görevini yapmasının engellenmesi” açılarından başvuruyu haklı buluyor. Hem tazminata hükmediyor hem de bu haksızlığın giderilmesini istiyor.
Tazminat hukuksuzluğun tescilidir. Haksızlığın giderilmesi kararı ise açıkça, net bir şekilde mahkemeye “artık bu hukuksuzlukta ısrar etmemesi gerektiğini” söylüyor. Peki, mahkeme “hayır ben tutuklulukta ısrarlıyım” diyebilir mi
Bekir Bozdağ’a sorarsanız, diyebilirmiş.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, AYM Başkanı Haşim Kılıç’a, karar verecek hâkimlerin üst kurulu HSYK’nin Başkanı İbrahim Okur’a sormayacaksınız, Bozdağ’a soracaksınız.
Diyelim ki Cumhurbaşkanı, Gül ve Arınç yürütme erkinin parçalarıdır, mahkemelere karışamaz, “şöyle yap böyle yap” diyemezler, peki yargının unsurları olan AYM Başkanı, daha önemlisi HSYK Başkanı da mı bir şey diyemez.

***

Türkiye’de biliyoruz ki hukuk artık ölümcül hastadır. Siyasetin isteklerine göre biçimlenmektedir. Hâkimler ve savcılar “zamanın ruhunun esiri olmaya” zorlanıyorlar. Mehmet Baransu olayına bakın yine aynı çifte standardı göreceksiniz. Geçmişte Baransu’nun yayımladığı “belgeler”le ilgili hiçbir kuşku belirtmeyen, onları çürüten yüzlerce kanıta rağmen gerçek kabul edenler, bugün aynı Baransu’yu gerçekliği kuşku götürmez ve gerçek olmadığı hiç kimse tarafından iddia edilemeyen bir belgeyi yayımladığı için cezalandırmaya çalışıyorlar.
Şaka gibi diyeceksiniz. Değildir.
Türkiye’nin, hukukun, siyasetin “hâl-i pür melâli”dir. Ama aynı zamanda zorba yönetimlerin yöntemlerinin hiç değişmediğini gösteren tarihsel bilgidir.

***

Zulmü sürdürmekte kararlı olanlar, “Balbay’ı tutabildiğimiz kadar içerde tutalım” diyenler var. Tutun, tutun ki zulmünüz artsın. Zulmün kökeni Arapçada “zlm”dir; zulm diyelim, eziyetle akrabadır ama zulmetle, karanlıkla da ilişkisi derindir. Aydınlıkta yaşayamayandır. Adaleti, hukuku zulme karşı tarif ederiz. Bugüne kadar yaptığınız hukuksuzluktu, bundan sonrası hukuksuzluk ötesidir. Ama bilesiniz, “hafızaı beşer nisyan ile malul” deseler de arşiv hiçbir zaman unutmuyor. Yarın o arşivin kahredici sayfaları önünüze konduğunda “iyi Müslümanlar” olmak iddiasındaki sizler, “biz ne yapmışız, boyumuzca günaha batmışız” dersiniz. Ya da belki şimdi MGK belgesi önünüze konduğunda söylediğiniz gibi “O zaman öyle gerekiyordu” dersiniz.
Eziyeti uzattıkça uzatıyorsunuz, peki, zulmün gölgesinin kısa olduğunu da bilir misiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları