Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uluslararası Örgütlerin Çağrısı

26 Ekim 2015 Pazartesi

Önümüzdeki pazar bir kere daha sandık başına gideceğiz. Haziran’daki seçim sonuçlarını beğenmeyen Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin isteğiyle seçimler yineleniyor. Geçen beş ayda Türkiye vahim olaylar yaşadı. En son Ankara’daki bombalı saldırıda 100’ü aşkın yurttaşımız IŞİD’li katillerin hedefi oldu. Geçen sürede medya üzerindeki baskılar yoğunlaştı. TCK’ye göre açılan Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları baskının yeni bir yöntemi olarak öne çıktı. Açılan soruşturma ve davaların sayısı binleri buldu. TV kanallarının engellenmesi, sosyal medya kanallarının yasadışı bir şekilde alan daraltma yöntemiyle susturulmaya çalışılması, çok sayıda internet sitesinin yayınının durdurulması bu kapsamdadır. Kuşkusuz tüm bu baskılara gazete binalarına ve gazetecilere yönelen fiziki saldırı ve tehditler de eklenmelidir. Bu durum tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor ve uluslararası kurum ve kuruluşlar da bu duruma seyirci kalmamak gerektiği konusunda birleşiyorlar.
En son Ortak Uluslararası Acil Basın Özgürlüğü Misyonu 2015 adı altında Türkiye’yi ziyaret eden ve durumu yerinde inceleyen gazeteci örgütleri yaptıkları ortak açıklamayla duruma acil çözüm bulunması dileğini dile getirdiler.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu/ Avrupa Gazeteciler Federasyonu (IFJ/EFJ), Article 19, Index on Censorship (Sansür Endeksi) ve Ethical Journalism Network (Etik Gazetecilik Ağı) yöneticilerinin imzasını taşıyan ortak açıklamanın tamamını burada aktarmam ne yazık ki mümkün değil. İnternet üzerinden ulaşılabilir.
Ortak açıklamadaki şu satırları aktarmakta özellikle yarar görüyorum: “Kendilerini basın ve ifade özgürlüğüne adamış uluslararası, bölgesel ve yerel grupların temsilcileri, Türkiye’de gazetecilerin üzerinde bulunan baskının özellikle 7 Haziran genel seçimleri ile yaklaşan yeniden seçim arasındaki süreçte ciddi bir biçimde arttığı sonucuna ulaştı. Temsilciler, bu baskının kamu yararıyla ilgili konularda gazetecilerin özgür ve bağımsız biçimde haber yapma yeteneğini önemli ölçüde etkilediği, ayrıca bu baskının devamına izin verilmesi halinde Türkiye’de seçmenlerin gerekli bilgiyi edinme ve paylaşma yeteneği üzerinde kayda değer bir olumsuz etki bırakacağı, dolayısıyla Türkiye demokrasisine tesir edeceği kanaatine de vardı. Bu doğrultuda, misyonunun temsilcileri, Türk medyasında görev alan meslektaşları ile dayanışma içerisindedir ve gazetecilerin görevlerini yapmalarını engelleyen ya da süregiden otosansür atmosferini teşvik eden bütün baskıların acilen sonlandırılmasını talep etti.”
Uluslararası gazeteci kuruluşlarının Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri ile görüşme taleplerine hiçbir yanıt verilmediğini de bu arada kaydedelim.
Misyon temsilcileri açıklamalarında ayrıca Cumhurbaşkanı’na bir çağrı yaptılar: Çağrıda, “eleştirel yayın yapan medya kuruluşlarının yayın yönetmenleri ve/veya sahipleri üzerine uygulanan doğrudan kişisel baskıların son bulmasını, gazetecileri hedef alan olumsuz ve düşmanca hitabetin durdurulmasını, kamu görevinde bulunmanın sonucu olarak karşılaşılan eleştirilere daha hoşgörülü olunması, eleştirileri susturmak için hakaret ya da iftira konusunda cezai müeyyidelerin kullanılmasının sonlandırılması ve savunucularının onun adına bu tarz davalar açmaktan kaçınması için kamuoyu nezdinde uyarılmasını” istediler.
Seçimlerden sonra durumun hızla düzelmesini, bunu sağlayacak bir ortamın oluşmasını diliyoruz.

Haber yazımında tutarlılık
Öncelikle şunu belirteyim. Gazetenizin geldiği çizgiyi gerçekten çok takdir ediyorum. Kopyala yapıştır gazetecilikten sıkılmıştık gerçekten okunacak bir gazete ortaya çıktı. Fakat gazetenizi okumanın bir sonucu olarak bazı konularda yeterince dikkatli olmadığınızı da düşünmeye başladım. Ajanslardan alınan haberleri kopyala yapıştır sistemiyle çalışan gazetelerde (ve açıkçası sizin bu şekilde hazırlanan haberlerinizde de) sıkça karşılaşılan bir yanlış yazım sorunu zaten var. Son günlerde basında geniş yer bulan “asitle saldırı” haberindeki durum daha farklı. Aynı haberin içerisinde olayla ilişkili kişilerin isimlerini veriş biçiminizin doğru olmadığını düşünüyorum örneğin: “Saf asit olduğu belirlenen sıvının çocukların yüzlerine ve vücutlarına gelmesi sonucu 3.5 yaşındaki Y.K. vücudunda 3’üncü derece yanıkla Kartal Dr. Lütfi Kırdar Hastanesi’ne kaldırıldı.” Çocuğun adının kısaltmasının Y.K. olduğunu öğreniyoruz. Bence olması gereken bu haberin böyle devam etmesi. Fakat, “Polis, avukat olan anne Işıl Güven ve ayrıldığı eşi psikiyatrist Cenk Kocakayanın dosyalarını da inceleme altına aldı.” Artık çocuğun soyadını tahmin edebiliyoruz muhtemelen “Kocakaya.” “Y.K.’nin doktor babası Cenk K. olay anında restoranda olmadığını söyledi.” Haberinizde insanların isimlerini veriş biçiminizde bir tutarlılık yok; eğer tüm ismi verecekseniz başta niye kısaltma kullandınız? Verdiğiniz bilgiler o insanlarla ilgili çok daha detaylı bilgilere basit bir google aramasıyla ulaşmamıza izin veriyor. Öncelikle olayın mağduru bir çocuk, onun kimliğinin korunması en önemlisi. Bunu yapmadım, biraz zorlasam google sayesinde onun adını da muhtemelen bulabilirim. Bu çocuk için yaşadığı travmanın etkisi zamanla azalacak ama belki de annesini ya da babasının adını bile google’da arasa bu travmayı yeniden yaşayacak. Bunun yanı sıra haberdeki anne babanın ismini vererek o insanların müvekkilleri ve hastalarında da o insanlara dair olumsuz bir izlenim oluşmasına neden olabilirsiniz. Diyeceksiniz ki mağdur durumdalar, ne olumsuz izlenimi? Baba bir psikiyatrist ve farklı hastalarıyla farklı şekilde olan profesyonel ilişkisini bilemezsiniz... Sanırım derdimi anlatabildim. Sizin gazetenizin bu haberi ve diğer haberleri isimlere dikkat ederek vermesi diğer gazetelerden bu isimlere ulaşılamayacağı sonucu çıkarmaz. Ancak en azından yanlış olduğunu düşündüğüm şeye sizin bir katkınız olmamış olur diye düşündüm. İyi çalışmalar... Arcan Tığrak; Arş. Gör. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü

“Canlı bomba” değil, “intihar bombacısı”
Ankara’daki bombalı katliam sonrasında yazılı ve sözlü basında en çok kullanılan ifade “canlı bomba” oldu. Ancak; kanımca doğru ifade “intihar bombacısı”dır.
Ülkemizi yasa boğan eylemin temelde dini duyguların aşırı şekilde istismarı sonucu gerçekleştiğinden hareketle, İslam inancında intihar etmenin ve insan öldürmenin (insan hayatına kıymanın) büyük günahlar kapsamında olduğuna atıfta bulunan ifade intihar bombacısıdır. Canlı bomba yerine, intihar bombacısı ifadesi kullanılmasıyla, İslam inancı içerisinde intiharın yer almadığı gerçeğine önemli bir atıf yapılarak, eylemdeki intihar fiili öne çıkarılmış olur ve bu da din istismarcılarının işlerini zorlaştıracaktır. Sonuç olarak bu bağlamda, “canlı bomba” ifadesinin değil, içerisinde intihar kelimesi olduğu için “intihar bombacısı” ifadesinin kullanılmasını teklif ediyorum. Saygılarımla... Ayhan Akengin

Nostalji sayfası
Gazetemizde bir NOSTALJİ SAYFASI olsa güzel olmaz mı? 1953 idi sanırım: Toroslar’da Ala Geyik Efsanesi, çizgi film olarak yayımlanmıştı. İlkokul 1. sınıf öğrencisi idim. Sevinçle izlemiştim. Yine harika bir çizgi bant: Ressam Salih Erimez’in Çanakkale Savaşı günlerinde İstanbul... Cemal Nadir Güler’in karikatürleri... Ali Ulvi Ersoy’un karikatürleri... Mahmut Makal’ın İstanbul’u ziyareti ile ilgili yazı dizisi... Daha ne zenginliklerimiz var. Böyle bir sayfayı hazırlamak zor olmasa gerek. Saygılarımla... Dr. Emrullah Güney

Başbakan’ın yaptığını siz de yaptınız
Tayyip’e oy vermeyen imansız diyen hoca, 360 derece döndü” demişsiniz haber başlığında. 360 derece olunca aynı yöne tekrar dönmüş olursunuz. Sırtını döndüğünü kastediyorsanız 180 derece demeliydiniz. Bilginize... Songül Doğan  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları