Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Susmayacaksın

25 Mayıs 2014 Pazar

Söyleyecek söz bulamıyorsan, yüzüne haykıran muktedirin sözleri karşısında nutkun tutulmuşsa ne yapacaksın? Susacak mısın? Hayır; söz artık bir başka boyuta taşınmalı o zaman. Çünkü susarsan, teslim olmuşsun, dayatılana boyun eğmişsin demektir
Eğer misin?
“Demokrasiye inanmak enayiliğinden vazgeçmenin de bir zamanı olduğunu” söylemişti bir zamanlar tanınmış bir entelektüel. Zamanı yoktur; hiç inanmamak, kuşku duymak daha doğrudur. Çünkü “temsili demokrasi”, sizi ve size benzemeyenleri aynı anda temsil edeceğinize inandığınız kişiyi ya da kişileri seçmek demektir. Oysa ne sizi, ne ötekileri temsil ederler. Temsil ettikleri devletin egemen sisteme göre kurgulanmış genel geçer kurallarıdır.
Onlarla olan ilişkiniz ise benzetmede kusur aranmaz, teşbihte hata olmaz, tıpkı “genel çıkar” olarak tarif edilen, “sistemin çıkarı” ile olan ilişkiniz gibidir. Onlar artık sana “yabancılaşmış” kişilerdir, devletin senin adına sana karşı işe yarar elemanlarıdır. Onlardır artık sana “sus” diyenler. Susar mısın?

***

Devlet, sistem açısından makul, genel çizginin aşılmamasını sağlamak üzere içinde barındırdığı muhalefeti bile dinlemez hale gelir ve çizgiyi aşanı, güncelden örnek verelim, “polisin sabrına şaşıyorum” diyeni zaman içinde tüm kurumlarıyla destekler. O zaman işte “demokrasinin” tümüyle iflas ettiği zamandır ve sana “boyun eğ ve kurtul” denilir.
Eğer ve kurtulur musun?
Eğersin belki boynunu ama kurtulamazsın.
Kurtulamazsın çünkü boyun eğdirme halkasını adım adım genişleten devletin muktediri sana bir kurtuluş kapısı açmayacak, sana kaçabileceğin bir sığınak bırakmayacaktır. Tarih böyle anlatıyor ve tarihin hikâyelerinin ezici çoğunluğunda, örneğin “sıra bana geldiğinde beni savunacak hiç kimse kalmamıştı” diyen Papaz Niemöller’in hikâyesinde anlatılan budur.

***

Bu hikâyenin, gücü arttıkça acımasızlaşan, koltuğu sallandıkça zulmü artan kahramanı için insan değerli değildir; önemsizdir, bir sayıdır, ölünce geçip gidendir, ona bu dünyada yer yoksa eğer, öteki dünyada uygun bir yer bulunacaktır ve orada da kahhar olana teslim edilecektir. Değiştirilmemek için kalesini tahkim eden egemen, hem burayı hem orayı en iyi bilen olduğuna öylesine inanır ki, ideolojide içerideki ve dışarıdaki ortaklarından gelen, gelecek olan itirazları bile dikkate almayacak, hatta onların itirazlarını daha da tehlikeli bulacaktır.
Dediği şudur: Ölüm haktır, kaza kaderdir, tevekkül Allah’tandır.
Kazalar olacaktır, sıfırlanmaları imkân dahilinde değildir. Ve doğruyu bilen yalnızca odur.
Şimdi gücün sınır tanımaz eylemi karşısında şaşıran ve “yok artık bu kadar da olmaz” diyen arkadaşlar hiçbir işe yaramayan öfkeleriyle geçip gitmesini bekliyorlar fırtınanın. Oysa önlemek de, engellemek de başka bir gerçeğin kabulüne bağlıdır: Susmayacaksın.

***

Olup biteni birbirlerine anlatmakla yetinen, seyrettiği vahameti resmederken çaresizliğini itiraf edenlerin dönüp dönüp okuması gereken Marx’ın döne döne anlattığı gerçek şöyledir: “Birbirine karşı aldırışsız olan bireylerin her yanla karşılıklı bağımlılıkları, onların toplumsal bağlantısını oluşturur. Birey, toplumla olan bağı kadar toplumsal gücünü de cebinde taşır.”
Susmakla, seyretmekle olmayacak demek ki; senin gibi olanlarla ne kadar bağın varsa, ne kadar örgütlüysen o kadar olan gücünü cebinden çıkaracaksın.
Yoksa seyredemezsin bile zaten...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları