Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Strateji Kurbanları

28 Mart 2014 Cuma

Bu seçimlerin bir stratejiler, taktikler savaşı olduğu, Erdoğan ve iyice daralmış yakın çevresinin kimselere güvenememekten kaynaklanan yoksullaşmasının parada pulda değil, ama strateji ve taktikte yoksullaşma anlamına geldiği artık bellidir.
Öfke ve panik hâkim oralarda.
CHP’nin ise genişlemede sınır tanımadığı ortaya çıktı. Sonuç ne olur bilmiyoruz. Ama daralmanın mutlak yenilgi, genişlemenin de mutlak zafer vaat etmediği ortadadır. Genişlemenin onunla sınırlı olmamakla birlikte ağırlıklı olarak Cemaat’e doğru olduğunu, diğerlerinin “garnitür” tabir edilebileceği de belli bir şey. Peki, bu durum yalnızca bir seçim stratejisi ve taktiği olarak ele alınıp, “ustalığa” şapka çıkarmak mı gerekecek yoksa stratejiden öte ideolojik bir anlam da yükleyebilir miyiz? Belki de hüküm vermek için daha erkendir.
Erken olmayan sosyal demokrasinin uzunca bir zamandır, sosyalden uzaklaşma, demokrasiyle pazarlık yapma doğrultusunda tüm dünyada bin dereden su getirdiğinin görülmesidir. Ortadoğulu sosyal demokratlarda esneklik evvel eski Batı’ya göre daha fazladır. Her yöne doğru ve şaşırtıcı bir hızla esneyebiliyorlar.

***

Türkiye’deki son esneme de bu kapsamda biraz şaşırtıcı olmuş, ama yine de “ustaca bir strateji ve taktik” olarak genel kabul görmüştür. Bilimsel sayılır mı bilmem ama stratejiler, hatta taktikler kimi zaman uygulayanı esir alır; girdiği kabın şeklini alan kum misali bir de bakarsınız iş işten geçivermiştir.
Bu nedenle bir durum saptaması yapmak, sola mesafe koydukları için sevinen dostlarımıza kimi gerçekleri hatırlatmakta, en azından bir not düşmekte bugün işe yaramasa da gelecek açısından yarar var.

***

Cemaat, adı üstünde dini bir harekettir. Amaçlarını ulusal ve uluslararası çapta dile getirmiş, şekillendirmiş ve uygulamaya koymuş olan bu hareketin ılımlı görünen, Batı tarafından kabul edilebilir bir İslam modeliyle siyasete yön vermek istediği de sık sık söylenegelmiştir.
Uzunca bir süre iktidar partisi AKP ile iç içe olmayı ustaca başarmış olan Cemaat’in yargıda, güvenlik güçlerinde ve bürokraside kök saldığı da herkesin bildiği bir gerçek. İktidar partisiyle ortaklığın yarattığı sinerji ile, bu arada ne tarih ne ideoloji bilen liberallerden de yoğun ve etkin destek alarak önünde duran engelleri temizlediğini, siyasetin her türlü kirli işte suç ortaklığı ile Silivri zindanını doldurduğunu da biliyor muyuz, biliyoruz.
Gerçekten rafine bir işti.

***

İttifakın bozulması ile Silivri’nin de boşalması, sanıldığı ya da söyledikleri gibi Cemaat’i o kadar üzmemiştir. Maksat hâsıl olmuş, çok önemli kesimler dersini almış almayanların ise hesaba katılacak kadar ciddi bir güç olmadıkları varsayılmıştır.
Hesapları bozan, ortağın “artık yeter, ortaklık da bir yere kadar, bundan sonra seninle işbirliği bana zarar verir, çok şey istiyorsun” demesi oldu. Sevinçte, tasada, kasette ve her türden dinlemede ortaklık bitince, silahşörler silahlarını bütün kovboy filimlerinde olduğu gibi birbirlerine çevirdiler. Esneklikte sınır tanımayan Cemaat’in zaman yitirmeden kendine yeni bir ortak araması ve “zindancı başı”, “Silivri gardiyanı” olduğunu unutturmayı başararak “sosyal demokrat” arkadaşlara yönelmesi, işte bu kıran kırana savaş günlerine rastlıyor.
Arkadaşlar da doğrusu bu “fırsatı” strateji ve taktik açısından iyi değerlendirdiler. Sıkıntı “şu yakın geçmişi birdenbire nasıl da unuttunuz” meselesi değil, olur böyle şeyler, hatta milletteki AKP’den kurtulma umudu sizi her türden eleştiriden azade kılıyor da olabilir; asıl mesele, strateji ve taktiğin sizi esir alıp almayacağı, zaten sarsılmaya yüz yıldır teşne ideolojinizin 8.9’luk bir depreme dayanıp dayanamayacağıdır.
Sola kulak vermeyi deneseydiniz daha iyiydi ya...
Hadi bakalım, hayırlısı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları