Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sermayenin Ölümcül Fıtratı

12 Eylül 2014 Cuma

Kapitalizmin ne makrosunun ne mikrosunun dinle, inançla ilgisi vardır. “Bilimsel” sıfatıyla anılmayı pek isteyen ekonomi, yeşil ya da kara, rengi ne olursa olsun camiyi, havrayı, kiliseyi kendisi için değil, daha çok işçiler, köylüler, esnaf için uygun görür. Dediği özetle şudur: “Kendim inanmıyorum fakat siyasi çıkarlar gereği senin inanman şart.” Terry Eaglaton, Yordam Yayınları’ndan çıkan Tanrı’nın Ölümü ve Kültür adlı çalışmasında bu “nahoş samimiyetsizliği” böyle özetliyor.
Bu samimiyetsizliğin köktendinciliği kışkırttığı, imamları, şeyhleri, şıhları, tarikat, mezhep liderlerini birer teröriste dönüştürdüğü de günümüzün bir gerçeğidir. Bu gerçeğin saptanması ile, kimi siyasilerin örneğin Davutoğlu’nun terör örgütü IŞİD için “öfkeyle bir tehdit olduğunu” söylemesi, “Sünni Araplar dışlanmasaydı bu öfkenin birikmeyeceğini” savunması, “IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu” diyerek mazeret beyan etmesi, karıştırılmamalıdır.
Kapitalizmin büyük ve ölümcül “fıtratından” söz ediyoruz.

***

Eaglaton’ın dediği gibidir; “Asansör cinayeti sonrası da öncesi de inançlı birisi olman senin için de benim için de hayırlıdır” der şirket, firma, holding ya da her neyse onun mülk sahibi. Siyasilerin yüklendikleri temsil ve savunma görevlerini yani devlet olma mecburiyetlerini yerine getirirken, hem sorumluluktan sıyrılabilmek hem de bu arada mülk sahibini koruyabilmek için her “kaza”dan sonra şehadetten söz etmeleri bundandır. Şehadet söylemi iki işe yarar; hem bundan sonra ölecek olanlara bir bilinmezi en azından bir umut olarak bilinir hale getirir, hem de kalanlara bir tesellidir.
Ödenecek tazminat miktarını azaltmaya yarar ayrıca.

***

Günümüzün vahim ve inançla yakından ilişkili konusu, IŞİD teröristleri olunca, akla her zaman ABD ve müttefiklerinin işe el atması ve teröristleri durdurması geliyor. Sol da sağ da böyle zamanlarda ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır. “Amerikan jetleri gelsin; şu teröristleri bombalasın bizi kurtarsın” mı denilecek, yoksa “yahu arkadaşlar bu Amerika Irak’ı ‘kurtardığı’ için geldi bunlar başımıza” mı diyeceğiz? Karşımıza çıkan sorunları orta yerinden tartışmaya başlayınca gerçek işte böyle uçup gidiyor. İş emperyalist sorumluyu aklamaya dönüşüyor. Şimdi kafası karışık dindarın, “reel politiker” solcunun “Ne diyorsun arkadaş IŞİD gelip bizi kessin mi?” dediğini duyar gibiyim. Kesmesin tabii.
Ama sen de şu sürekli uyku durumundan artık çıksan, gerçeği orta yerinden yakalamaktan vazgeçip işin esasına, başına doğru yürümeye başlasan daha iyi olmaz mı? Yok, anladım ben, sen işin esası ile ilgilenmiyorsun ama bak asansör de düştü düşecek. İçinde muhtemelen 4-5 saniye sonra “şehit” olacak arkadaşlar var.
“Tamam da bak adamlar Hatay’a kadar geldiler, içeride kim bilir ne kadarlar ve ne haltlar karıştırıyorlar!” Hay Allah, onlar bizim el bebek gül bebek Selefilerimiz değiller miydi yahu!

***

İşin esası bekleyebilir. Uluslararası sermayenin inançsız patronu senin, senden daha inançlı olduğunu söyleyen ve keskin bıçağını gösterenle kapışmanı yukarıdan İHA’larıyla gözleyecek, savaşı uygun biçimde ve elverişli bombalarıyla pek güzel “idare” edecektir. Zamanıdır Irak’ı üçe bölmenin, petrol kuyularını korumanın.
Ama bak şu konuya başından, esasından başlayacağımıza yine ortasından daldık. Ne diyordu samimiyetsiz kapitalist? “Kendim inanmıyorum fakat siyasi çıkarlar gereği senin inanman şart.” İnan bakalım Ortadoğulu kardeşim.
Biz şimdilik asansör başında “şehadetle” idare ediyoruz ve belki sana kıldan ince boynumuz, keskin bıçağımızla özenmemiz uzak olmayabilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları