Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

O Fotoğraf

07 Eylül 2015 Pazartesi

Aylan Kurdi’nin karaya vurmuş ölü bedeninin fotoğrafını tartıştık bütün bir hafta. Sosyal medyada, görsel medyada, yazılı basında şöyle ya da böyle yer aldı o fotoğraf. Büyük nutuklara, hiçbir inandırıcılığı olmayan yazılara konu oldu. Savaş çıkaranlar, şiddetin yandaşı olanlar, savaşları kışkırtırken, silah ticaretine hız verirken, iç savaşları başlatırken büyük sayılar hesabı yapanlar aslında “tamam tamam artık normal hayata dönelim” demişlerdir eminim. Göç olayının nedenlerini görmek ve göstermek istemeyenler o fotoğrafı hiç sevmediler. Savaşın cinayet olduğunu kabul etmeyen, sınırları yeniden, yeniden dizayn etmeye, çıkarlarını korumak, kollamak için her şeyi yapmaya kararlı olanlar gerçeği çıplak bir şekilde gösteren haberleri sevmezler. Bu fotoğraf da bir haberdi zaten. Fotoğrafı çeken, haberleştiren Nilüfer Demir, tüm dünyanın gözüne o fotoğrafı soktuğu için mesleğinin yüz akıdır.
Sonrasına, sonrasındaki “fotoğraf basılmalı mıydı?” tartışmasına hiç girmeyelim. Yanlış bir tartışmadır. Cumhuriyet gazetesi de fotoğrafı mozaiklemeyi seçti verirken. Genel Yayın Yönetmeni yapılması gerekenle yapılan arasındaki farkı anlaşılabilir bir şekilde anlattı. Şöyle dedi Can Dündar: “Çoğu gazetenin manşetindeki fotoğrafı, Cumhuriyet basmadı. Vicdan muhasebemiz, habercilik dürtümüzün önüne geçti. Sanki biz boğulmuşuz gibi.” Doğrudur gerçekten de vicdanlar kanadı; ama artık gerçekleri de, gerçeklerin fotoğraflarını da vicdanlarımız kanasa da görmek, göstermek durumundayız.
İletişimciler kusura bakmasın, haberleri, haber olan fotoğrafları, ilkeleri neden göstererek görmemeyi seçmek yerine gerçekten ilkeleri zedeliyor mu diye bakmak, ilkeleri esneten başka ilkeler aramak zorundayız. Yüreğimiz yansa da vicdanlar kanasa da yapmalıyız bunu. Le Monde da, Times da, öteki gazeteler de fotoğrafı basarken o ilkelerin hangi koşullarda geçersiz olacağını biliyordu; gerçekten de ilkeyi kimi zaman geçersizleştiren başka ilkeler vardır: savaş karşıtlığı gibi, insanları yok edecek bir suçu ortaya çıkarmak için ilke sınırını geçen gazetecinin haklılığı ilkesi gibi.
Gazetecilik tarihinde yalnızca güzel fotoğraflar, insan hallerini anlatan, insanı yücelten sanat fotoğrafları değil, haber olan, çoğu zaman yazılı metinlerin anlatamadığını anlatan fotoğraflar da vardır. Hepimiz biliyoruz ve hâlâ görüyoruz ki o fotoğraflar ilkeleri zedelemedi; kendileri ilke oldular. Vietnam Savaşı’nda sokakta dehşet içinde koşan küçük kızın fotoğrafını hatırlıyorsunuzdur. Savaşın vahşetini, insanlık dışılığını anlatan o fotoğrafı da etik ilkelerinize aykırı buluyor musunuz? Evet biliyorum, Aylan Kurdi’nin fotoğrafını çekmek de o fotoğrafa bakmak da zordu. İnsan olup da yüreği sıkışmadan bakabilen olmamıştır. Ama artık bizim savaşların, cinayetlerin seyircisi olmaktan çıkıp yüreği sıkışan, isyan eden insanlar olmamız gerekmiyor mu?
Çocukların fotoğraflarına yer verirken çok dikkatli olmak, onlara zarar vermemek, fotoğrafların anlattığı gerçeği değil, kimlikleri, yüzleri, adları gizlemek gerekir; onların geleceklerini karartabilecek fotoğraflardan kaçınmak gerekir. Vahşetin propagandasını yapmamak için kılı kırk yarmak gerekir; kandan uzak durmak, işkencenin fotoğrafından kaçınmak, insanları terörize edecek, korkutacak, sindirecek fotoğraflardan ya da haber dilinden uzak durmak gerekir; ama haberi sansürlemek, gerçeğin üstünü örtmek doğru değildir.
Artık hiç kimse Aylan’a zarar veremez. Çünkü savaşı çıkaranlar onu ve onun gibi binlercesini elbirliği ile öldürdüler, öldürmeye devam ediyorlar. Şimdi bize düşen, kim savaşın propagandasını yapıyor, durumu doğallaştırmaya çalışıyorsa bu fotoğrafı onun gözüne sokmaktır.

Dünyayı dolaşan yelken yarışı
Spor edisyonu için bir önerim var. Sitenizde yaptığım aramada “clipper” kelimesi ile ilgili bir haber bulamadım. “Clipper round the world” bir yelken yarışı. Bu hafta İngiltere’den başladı. On bir ayda dünyayı dolaşacak eş dizayn 12 tekne ve ekip katılıyor. Ekip üyeleri etaplarda değişebiliyor. Hiç deneyimi olmayan insanlar yarış etaplarında ekip üyesi olabiliyorlar. Gazetenizde ve sitenizde sporla ilgili haberlerde bu yarışa yer verilmesini dilerim. Ülkemizde denizcilik ve yelkencilik çok yeni ama genç ve eğitimli nüfus bu spor ve hobiye yakınlar. İsterseniz bu konudaki bilgilerimi paylaşabilirim. Sevgilerimle... Serdar Ertekin

Cep telefonunda harfler
Sayın okur temsilcisi, gazetenizin bir zamanlar devamlı okuyan fakat şu anda özel ve iş hayatımın yoğunluğu yüzünden fırsat buldukça okuyan ve okumak için fırsat yaratmaya gayret eden biriyim. Gazetemiz Cumhuriyet’in ülkemizin şu andaki durumunda bizlere bir fener gibi (aman sakın deniz feneri değil) yol gösterdiğini düşünen, köşelerinde bizleri aydınlatan değerli yazarlarımızın varlıkları ile bizlere umut verdiğine inanıyorum. Yalnız bir konuda sizi anlayamıyorum. Gazetenizin yazarlarını akıllı telefonun yazaroku aplikasyonundan takip ediyorum; Allah aşkına şu harfleri büyütmeniz bu kadar mı zor? Gazetenizi okuyan ve okumaya yeni başlayacak okurların sizi okumasını zorlaştırmayın lütfen. Bunca değerli aydın, düşünür ve yazarlarınız hatırına, biraz da bizim hatırımıza lütfen internetteki yayımlarınızın harflerini büyütün, rahat rahat okuyalım. Türk halkını lütfen sizden mahrum etmeyin, teşekkür ederim... Timur Erden
Okur Temsilcisi: Ben cep telefonumda yazıları büyütebiliyorum. Sizin sorununuzla ilgili belki arkadaşların bir çözüm önerisi olabilir. Benzer sorun yaşayanlar da olabileceği için benim aracılığımla yardımcı olacaklarını düşünüyorum. Bu köşede paylaşırız.

‘İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa’
Sayın Nuray Mert’in 3/Ağustos /2015 günlü köşe yazısında çok değerli anayasa hocamız Tarık Zafer Tunaya’nın “İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa” adlı yapıtından, “İnsan kanıyla yazılmış anayasa” diye söz ederek, yazısına “İnsan kanıyla yazılmış fatura” gibi bir başlık koymuş. Hocam Tunaya, ömrü boyunca yaydığı aydınlanmanın ışıkları içinde ilk Devrim Anayasası olan 1791 Fransız Anayasası’ndan söz etmişti. Özgürlüklerin nasıl da özverilerle elde edildiğini, Paris’te bir müzede gördüğü bu anayasanın ilk basımının başlığında yer alan “Bu anayasa insan derisiyle kaplanmıştır” açıklamasıyla anlatmıştı... Ziya Gürel

‘Sağduyu’ denir ona
5 Eylül 2015 Cumartesi tarihli Cumhuriyet’in 10. sayfasını yayına hazırlayan editör “Putin: Esad değişime hazır” başlığının hemen altında, alt başlık olarak şöyle bir metni süzgecinden geçirmiş: “Rusya Devlet Başkanı, Suriye içindeki aklıselim muhalefetle temas kurmaya”... Akl-ı selim sözcüğü sıfat değil addır. Türkçe karşılığı sağduyu’dur...Editör, “... sağduyu sahibi muhalefetle...” demeliydi. Cumhuriyet’te, böyle Arapça yazma özentisi kaynaklı yanlışları hoş göremeyiz... Kimse kusura kalmasın... Ülkün Tansel

KISA... KISA
Öğlen yemeği olmaz
ÖĞLEN kelimesini 1. sayfada Yüksek Askeri Şura haberini verirken “....Şuranın ilk günü üyelere öğlen(!) yemeği verdi...” şeklinde kullandınız.Türkçede öğlen diye bir sözcük yoktur. Doğrusu ÖĞLE dir. Tuncay Hacaloğlu

Standlarda gazeteyi görmek zorlaştı
Yeni sayfa düzeninden sonra gazetenin başlığı çok aşağılara çekildiği için, gazetenin stantta yer almadığı ya da gazete kalmadığı düşünülüyor. Satışa engel olan bu durumun düzeltilmesi umudu ile... Saygılar... Nejdet Özer

Fotoğraf nerede?
Cumhuriyet’te Özgen Acar’ın köşesinde iki resim var. Ama internet sitesinde tek resim var. Üstelik yazının içinde: “Resimdeki Zeynep’in gözlerine bakın ‘mutluluk’ mu okunuyor” cümlesi yer alırken Zeynep’in resmi yok. Bilginize… Sergen Çarık  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları