Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Liberal Sıkıntı

06 Ocak 2016 Çarşamba

Aydınların, haklı bir üne sahip kimi çağdaş filozofların, yaşadıkları yılların olayları hakkında fikir yürütürken sık sık yanıldıklarını, pratikte, hayatın inkâr kabul etmez aynasında görüyor, doğal olarak da “biliyoruz.” Bu “bilme” meselesinin her zaman bir yanılma payı taşıması gerektiğini de “bildiğim” için tırnak içine aldım. Örneklemek gerekirse Frankfurt Okulu’nun ünlü filozofu Habermas’ı ele alabiliriz.

***

Habermas, Kuveyt’i işgal eden Irak’ın uluslararası hukuku açıkça çiğnediği, bu nedenle de “cezalandırılması” gerektiği kanısındaydı. Bu işte Batı’nın sorumluluğunu hiç tartışmadı. “Cezalandırmanın” Birleşmiş Milletler denetiminde oluşturulacak “uluslararası bir güç” tarafından yerine getirilmesini savunuyor, bunun küresel planda “kamusal alanın” yaratılmasında ileri bir adım olacağını düşünüyordu. Irak işgali sırasında ise eleştiriler onu bunaltmış olmalı, fikrini değiştirmemekle birlikte daha ihtiyatlı yorumlar yapmayı tercih etti. Aldığı eleştiriler, ABD’nin barbarlığı, buna belki vicdan huzursuzluğu da eklenebilir, onu rahatsız etmişti. Ama NATO’nun Yugoslavya’nın dağıtılmasındaki rolünü “hukuki” bulmasa da “ahlaki” ve tezlerinin genel çerçevesine uygun buldu. Habermas, “uluslararası düzen” ütopyasını başka her türden bilgiyi bir yana bırakarak savunmayı sürdürdü.

***

Bu tutum liberal yaklaşımlar için tipiktir. Günümüzde ve Türkiye’de de, örneğin Suriye meselesinde benzer bir yaklaşımı liberal aydınlarda, yazarlarda görüyoruz. Batı’ya silahla ve köktendinci dogmayla saldıran IŞİD’in “küresel güçlerle”, Batı ile derin ilişkisini araştırılmaya değer bulmuyorlar. Körlüğün kaynağının, liberallerin Osmanlı’dan bugüne uzanan devlet geleneğiyle, o gelenekle savaştıklarını söylemelerine rağmen kopmayan bağlarında; aydınlanmanın dinamiklerini hesaba katmayan temelsiz eleştirilerinde; değişmez bir önkabule dönüşen “ithal ikameci” “Batıcı”lıklarında yattığını düşünüyorum. Bu tuhaflığı besleyen en önemli çatlak ise bilinçlerinin neresinde yattığını fazla önemsemediğim anti- komünizmdir.

***

Anti-komünizmden Marksizmi göz ardı etmeyi marifet sayan, tuhaf bir düşünce özgürlüğü anlayışını kastediyorum. Yoksa kaba komünizm düşmanlığını aynı kapıya çıksa da liberal aydınlarımız zinhar kabul etmezler. Genel geçer çerçeve şöyledir: “Küreselleşme inkâr edilmez bir gerçektir. Emperyalizm artık eskimiş bir söylemdir, uluslararası hegemonya savaşları çıkar savaşları olmakla birlikte başka nasıl olabilir ki? Haksızlıklar var, oluyor ama daha genel bakmak ve kırıp dökülenlere değil daha önemli kazanımlara odaklanmak gerekir. Sosyalizmi tartışmanın anlamı yok, zaten Stalin de çok cana kıymıştı.”

***

Liberal bakış, işine geldiği zaman parçalı bakmayı çok seviyor; büyük öğretilerden ise nefret ediyor. “Namus belasına” kavga ettiği sistemi, sistemin içinden, değerlerine boyun eğerek “eleştirmeyi” pek seviyor. Batı’yı, Batı’nın değerlerini çok önemsiyor ama olup bitenlerdeki sorumluluğunu, suçunu, günahını sisteme bulaştırmak istemiyor. Küreselleşme denilen büyük hikâyenin bir parçası olarak yaşamak, o “küre”nin içinde hesap görmek istiyor.
Arada bir vicdanı sızlayabilir, ama o “sıkıntılı iş” edebiyat alanına girer ve bu da zaten çoktandır onun “işi” değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları