Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kimin Umurunda? (27.04.2014)

27 Nisan 2014 Pazar

İktidar blokunun çatlamasının yarattığı hasarı yerel seçim “zaferi” ile giderebileceğini düşünen, sarsılan otoritesini daha üst düzeyde yeniden kurmak için çabalayan ve kesinlikle engel istemeyen Başbakan Erdoğan, aslında şaşırmaması gereken keskin bir çıkışla karşılaştı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın AYM’nin kuruluş yıldönümündeki konuşması iktidar bloku içindeki sarsıcı çatlamanın devlet boyutuna sıçradığının göstergesidir.
Başbakan şaşırmamalıydı, çünkü son dönemde giriştiği, devleti yeniden ve kendine göre yapılandırma adımlarının devletin öteki kesimlerinde, aparatlarında tepki ile karşılanmasından daha doğal bir şey olamaz. İdeolojik ve siyasi bir akımın devleti ele geçirmesi her zaman tartışmalı bir süreçtir ve her zaman o akımın istediği doğrultuda gelişmez. Özellikle ideolojik hâkimiyet kurma çabalarının devletin klasik görevlerini aksatabilecek çatışmaları kışkırtması durumunda düzeltme istekleri, revizyon çabaları kendini gösterir, güç kazanır.

***

Başbakan Erdoğan’ın, popülist bir söylemle, dini ideolojiye ağırlık vererek otoriter bir rejim kurmak istediği genel kabul gören bir durum saptamasıdır. Bu hem iktidar blokundaki çatışmayı kendi lehine sonuçlandırma amacına hizmet etmekte, hem de artık gizlisi saklısı kalmayan gündemin sonraki maddelerine hızlı bir geçişi hedeflemektedir. Klasik devlet, sermaye sınıflarının iç kavgalarını zaman zaman düzenleyebilir, içerde ve dışarda çıkarların savunulması için yumuşak ya da sert düzenlemeleri gerekli görebilir. Ama bu başka birtakım uzlaşmaları zorunlu kılan bir süreçtir. Bunun için popülist yöntemlerle, ideolojik baskıyla kazanılmış halk desteği, yani şu meşhur “milli irade” yeterli olmayacaktır. Başbakan Erdoğan’ın ihtiyacı, devletin öteki organlarının da bir şekilde ikna edilmesidir. Bunun zor bir iş olduğu, çatışmasız bir ortamda gerçekleşemeyeceği anlaşılıyor.

***

AYM Başkanı’nın kapitalist devletin “hukuk devleti-Rechtsstaat” teorisi kapsamında sert eleştiriler içeren konuşması Erdoğan ve yakın çevresini kuşkusuz sarsmıştır. Şimdi ya rejim değişikliği konusunda genel amaçlarından vazgeçmeden bir yeni düzenlemeye, “barışa” gereksinim duyacaklar ya da bu gelişmeyi daha fazla otorite gerektiği inancının bir kanıtı sayacaklardır. “İşte gördüğünüz gibi böyle olmuyor” söylemi ağırlık kazanırsa, ki büyük olasılık budur, Türkiye’yi pek de parlak günlerin beklemediğini söylemek kehanet olmaz. Yürürlüğe giren MİT Yasası’nın Cumhurbaşkanı tarafından onaylandığını, muhalefetin yasayı AYM’ye götürmekten başka çaresinin kalmadığını, otoriterleşme eğiliminin bundan böyle “meşruiyet” aramayı fazla ciddiye almayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz.

***

Kapitalist modern devlet sosyalist bir değişim, dönüşüm, devrim tehdidi ile karşı karşıya değil bugün. Ama o devlet her geçen gün biraz daha fazla kendi iç sorunlarının ve çatışmalarının sıkıntısını hissetmeye başladı. Ekonomik krizlerin ve ilerlemenin, yani modernleşme ve gayri safi milli hasılayı artırma zorunluluğunun ağır baskısı giderek tehlikeli dönemeçleri haber veriyor. Maceraların ve aynı zamanda savaş tedirginliğinin yükselmesi kimi zaman bizim gibi ülkelerde rejim değişikliği peşinde olanlarda “işte yıllardır beklediğimiz zaman geldi” duygusunu güçlendirebiliyor. Yine de devlet daha başka bir şeydir ve kapitalist devlet modernlikle arkaiklik arasındaki çatışmada ağır hasar görebilir.
Bu hasar, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin umurunda bile olmaz. Onlar duruma başka türlü bakacaklardır. Son zamanlarda başbakan, cumhurbaşkanı ve parti başkanlığının “de facto” tek adamda birleştirilmesi çabalarını “felaket” olarak niteleyenlerin, “halk buna izin vermez” demesi de zaten bu “başka türlü bakma” ihtimalinin dile gelişiydi.
AYM Başkanı’nın konuşması, umurunda olması gerekenlere sert bir uyarıdan başka ne anlam taşıyabilir ki...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları