Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İkinci Turun Anlamı

09 Temmuz 2014 Çarşamba

Çaresizlik, köşeye sıkıştırılmışlık bunalımların anasıdır. İnsanoğlu böyle durumlarda sağlığını yitirir; ne yapacağını bilemez hale gelir. Genellikle çıkış yolunu durumu kabul etmekte, içselleştirmekte, “ehveni şer”e boyun eğmekte, kendi bulduğu, hayal ettiği çözümleri ertelemekte bulur. Bu aslında dostlarıyla ortak bir zeminde buluşamadığı, bir araya gelip üretemediği zamanlarda başına gelir kişinin.
Bir de bunun ağır baskı koşullarında ortaya çıktığını düşünün. Baskının her türünün farklı mahallelerden aynı anda üzerinize geldiğini gördüğünüzde zıvanadan çıkmanız için bir damla yetecektir size. Öyle zamanlardayız.

***

AKP’nin baskıcı, otoriter yönetimi altında yaşıyoruz. Bu otoriter yönetimin belirleyici lideri, cumhurbaşkanlığı seçiminden “başkan” olarak çıkacağını bağıra çağıra ilan ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda izlediği rotadan seçim propagandası yapacak kadar demagojinin ustasıdır; harikalar yaratıyor! Ulusu ümmete çevirirken Kürtlere havuç ve sopa politikasının simyasıyla yaklaşıyor. Onlara “bana mecbursunuz” derken Osmanlı’nın entrika hazinesinden yararlanma yeteneğini gözler önüne seriyor.

***

Bu duruma itiraz etmek, otoriter yönetimin bir oldubittiyle koyulaştırılmasına kesinlikle ama kesinlikle karşı çıkmak; bireyin, kişinin, sınıfın, memleket ahalisinin geleceği için, alevler içinde yanan bölgede pek karışık uluslararası koşullarda maceradan maceraya koşan adamları durdurmak için bir şeyler yapmak yurttaşlık görevi değil mi? Öyledir. Ve karşımızda bu duruma “dur” demek anlamına gelmese de, zalimi sarsma olanağının yaratılabileceği bir seçim var.
Öyle olmasını umuyoruz daha doğrusu.

***

Seçeneğimiz nedir? Zorbalığını bildiğimiz, sınadığımız, “halk seçince yol yapan, köprü kuran başkan olunur, yürütme, yasama, yargı da ona tabi olur, başka ne olacakmış” diyen, memleketi din esasına göre yöneteceğini her fırsatta dualarla, beddualarla ilan edene karşı neyimiz var?
İki muhalefet partisi, ki birisiyle çözülmemiş davamız var, önümüze bir “seçenek” koydular. O da “hakkın ve halkın desteği ile memleketi huzura kavuşturma” sözü veriyor bize. Referansı dindir. Bugüne kadar yazdıklarını, çizdiklerini unutmamızı ve “laik, demokrat bir insan” olduğuna inanmamızı istiyor. Biz otoritesini koyulaştıracağını haykıra haykıra ilan edenle arasında ideolojik bir fark bulamıyoruz. “Tanıdıkça seversiniz” diyor ana muhalefetin lideri. Ve biz alıştık galiba her seçimde önümüze konan tatsız yemeğe talim etmeye.

***

Bir üçüncü aday daha var.
Kürttür, demokrat olduğunu söylüyor. Gezi Direnişi’nde söylediklerini unutamadık ama düzeltme şansı hâlâ var. Cumhurbaşkanı olma şansı yok, hiç yok. Ama Erdoğan’ı ikinci tura gönderme şansı var. HDP’den kimi politikacılar ise ikinci turda AKP adayına yani otoriter başkanlığa destek karşılığı kimi taleplerini kabul ettirebileceklerini söyleyerek umudumuzu kırıyor, adaylarının demokratlığını kuşkulu hale getiriyorlar.

***

Ne kaldı elimizde? Başa dönüyoruz. Çaresizlik, köşeye sıkıştırılmışlık kötüdür; bunalımların anasıdır. Çıkmalı bu köşeden. Çare Erdoğan’ın oldubitti başkanlığına engel olmaktır. Nasıl? AKP’ye oy vermeyerek. Ve biliyoruz ki seçime katılma oranı düştükçe gelecek kararacak. Kimi oy vereceğiz peki? Demirtaş’a ya da İhsanoğlu’na, başka seçenek yaratamadık. Öyleyse şimdilik çare Erdoğan’ı İkinci tura göndermektir.
İkinci tur Erdoğan için birinci yenilgi olabilir.
İkinci turu ayrıca konuşalım. Çünkü koşullar değişmiş olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları