Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İdeolojik Teslimiyet

27 Haziran 2014 Cuma

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” romanında İhsan Bey, “Halkımız münevverine daima inandı” der. “Ve daima aldandı” diye itiraz eden öğrencisine de “Hayır, daha doğrusu biz aldanınca o da aldandı” diye yanıt verir. “Halk” derken “hayat” der İhsan Bey; “Bazen bir fikir kadar güzel, bazen tabiat kadar haşindir” diye ekler. “Orada her şey büyük ölçüdedir. Çok defa büyük denizler gibi susar. Fakat konuşacağı ağzı bulunca da...”
Bu sözlerdeki gerçekliğin, hakikatin payını herhalde inkâr edemeyiz. Ama aynı zamanda özellikle “çok defa büyük denizler gibi susar. Fakat konuşacağı ağzı bulunca da...” hükmüne her zaman büyük bir iyimserlikle bakmak, o büyük ağızdan hep olumlu sözler ve eylemler çıkacağına inanmak tarih bilincine ve bilimine aykırıdır.

***

Ortadoğu’da cehennem ateşleri yanıyor. O ateşi yakan ve ateşe odun taşıyanların kimler olduğunu, kimlerin bölge ile ilgili büyük hesaplarının nihayet bugünkü yangını başlattığını biliyoruz. Onların birtakım “münevverler” olduğundan hiç kuşku duymuyorum. Çoğunu kitaplarından biliriz ve öylesine “âlimane” yazmışlar, öyle büyük iddialar ileri sürmüşlerdir ki, geçici bir zaman için etkileri büyük olmuş, emperyalist heveslere denk düştüğü için prim yapmış ve eylem gücü kazanmıştır.
Ama unutmamalı, “Huzur” romanındaki İhsan Bey’in “büyük denizler gibi susan ve şimdi konuşacağı ağzı bulunca...” harekete geçenler, ne yapacağı belli olmayan büyük bir kitleye dönüşebiliyor. İhsan Bey kuşkusuz olumlu bir işlev yüklüyordu münevverlerine kulak veren halka. Doğrusu da budur. Ama aynı zamanda gerçekçi olmak zorunluluktur ve gözle görünen o gerçeği değiştirmekten başka bir yol da yoktur.

***

Biz de alevleri gökyüzüne çıkan cehennemin kıyısında neredeyse çaresiz bir şekilde, bir seçim öncesinin eli kolu bağlı aydınları, münevverleriyiz. Kıstırılmışlık duygusu üstümüze bir karabasan gibi çöktü. Nasıl kurtulabileceğimizi de bilemiyoruz doğrusu.
İlk adım gerçeği görmek olabilir mi? Seçmenlerin önemli bir bölümünün de tıpkı bizim gibi köşeye kıstırıldığı, ağır ekonomik koşulların altında ezilen kitlelerin şantaja; “halinize şükredin ve durumunuzu koruyun, yoksa daha kötü olacaksınız, borçlarınızı ödeyemeyecek, üç kuruş gelirinizi de yitireceksiniz, yardımlardan, sadakadan da yararlanamayacaksınız” şantajına boyun eğmek zorunda bırakıldığı gerçeğini görmek zorundayız.
İkinci adım; memleketin hemen her köşesinin siyasete egemen tacirler tarafından talan edildiği gerçeğini görmektir. Bunu görenleri küçümseyenlerden, “işte ne olacak şu her şeyi engelleyen, büyümemizi istemeyen çevreciler” diye sarakaya alan münevverlerden uzak durmaktır. Ve bir üçüncü adım daha var...

***

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi taktiklerin stratejiye, stratejilerin ideolojiye dönüşebileceği gerçeğini görebilmektir.
Bugün olan da budur zaten.
Bütün bir bölge yangın yerine dönüştü ve hemen her ülkede aynı oyun oynandı. O ülkelerin aydınları münevverleri de bir bilinç kaymasının kurbanları oldular. Taktik gerilemeler, stratejik işbirliklerine, stratejik işbirlikleri ideolojik teslimiyetlere dönüştü. O ülkelerin aklı başında “münevverleri” durumu yorumladılar ve yalnızca yorumladılar. Biz de öyle yapıyoruz. Ve hep gerileyerek yapıyoruz bunu. Geldiğimiz yer burasıdır.
Şimdi yapılacak en önemli iş ideolojik teslimiyet kapısını bir an önce kapatmaktır. Bu bapta azınlıkta kalmak artık önemini yitirmiştir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları