Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
En Çok Kimden Korkmalı?
Nuray Mert’in yazıları genellikle açık, kolay anlaşılır, kurgusu sağlam yazılardır. Bu nedenle de okuyup bitirdiğinizde Mert’in ne dediğini, neden dediğini anlamakta zorlanmazsınız. Diken’deki son yazısını ise doğrusunu isterseniz anlamakta güçlük çektim. Belki benden kaynaklanıyordur ama yine de sıkıntımı anlatmayı denemeliyim.
***
Mert, “Türkiye’de giderek daha belirginleşen otoriter siyasetleri ve ‘yeni düzen’i, uzunca bir süredir, ‘Batıcı-laikçi otoriter düzenin yerini muhafazakâr otoriter düzen’in alması” olarak tanımlıyor. Ama bu sürecin rotasında bir sapma görüyor; iktidar çevrelerinin “muhafazakâr” kavramını zorlamaya başladıklarını saptıyor. Şöyle anlıyorum; muhafazakâr düzende kalsalar sorun yoktu ama bu tanımın dışına taşma belirtileri var. Bu da kaygı duyulmasına neden oluyor, çünkü muhafazakârlar “toplumda yaygın değerler dünyasına, tarihsel kurumsal birikime karşı radikal, yıkıcı değişim siyasetlerine karşıdır. Her tür radikalizme karşı dururlar.” Mert’in çarpıcı örneklerle anlattığı gibi şimdiki tehlike İslamcılıktır. “İslamcılık farklı tonlarda da olsa ‘modernizm’e karşı radikal bir tepki”dir.
***
Bu tanımları olduğu gibi kabul edelim ve aklımıza düşen bir iki soruyu not edelim buraya. Muhafazakârlık ile İslamcılık arasındaki, bu iki ideoloji arasındaki geçişgenliği nasıl tanımlayacağız? Yalnızca bir soru şimdilik. Aslında bu sorunun yanıtı galiba Mert’te var. Galiba diyorum çünkü tam da emin değilim. Şöyle kuruyor bağlantıyı, geçişgenliği Mert: “Giderek daha net bir şekilde anlıyoruz ki mevcut iktidarın siyaset perspektifini artık ’muhafazakâr demokratlık’ değil, siyasal İslamcılık düşüncesi belirliyor.” Yeterince açık değil mi peki? Üzgünüm ama en azından benim için değil.
***
İktidar partisinin siyaset sahnesini ve kuşkusuz bir kısım aydınları kandırmış olduğu anlaşılıyor: “Ancak kendilerini uzunca bir süre ‘muhafazakâr demokrat’ diye tanımlayıp mutlak güç sahibi olma yolunda belli bir mesafe aldıktan sonra İslamcılık siyasetine soyunmaları, maalesef laikçi çevrelerin dindar / muhafazakâr siyaset ve siyasetçilere yıllarca karşı çıktığımız önyargılarını doğrular bir hal alıyor.” Demek ki belli bir süre bu “muhafazakârlık” iddiası pek çok yazara, aydına inandırıcı gelmiştir. Bir sapma var; bir “yoldan çıkma” saptanıyor şimdi. Bana sorarsanız yanılgı “Batıcı-laikçi otoriter düzen” ile AKP iktidarı arasındaki mücadele sırasında daha farklı bir tutum, siyaset izlemek mümkünken, kimi aydınlarımızın “tamam muhafazakârlarla olur bu iş” demelerinde yatıyor.
***
Demek ki artık Nuray Mert’in de saptadığı gibi “iktidarın perspektifi belli” olmuştur. İyi de şu satırları nereye koyacağız. “Beni kimse ‘Türkiye İran olacak’, ‘Bu adamlar din devleti kuracak’ gibi ‘peşin fikirler’le doğru bildiklerimi savunmaktan alıkoyamadı, korkutamadı. Nitekim mesele din devleti kurulması bile değil. Ben asıl bu toplumun, bu gidişle kendini müthiş bir kavganın içinde bulmasından kaygılıyım.” Mert geçmişte iki politika, iki siyaset biçimi arasındaki ilişkiyi saptayanlara yarım ağız hak veriyor, bu gerçeği anlamamış olanlara “hâlâ tehlikenin farkında değil misiniz?” diye soruyor da daha o zamanlar kendilerini o dönemin iki farklı tehdidine karşı konumlandıran siyasetlere, analizlere, saptamalara neden kulak tıkandığını açıklamıyor. Vahim hata; yığınların laikliği savunmasının ciddiye alınmamasında, liberallerin ya da kimi solcuların, bir değişim özleminin aktörü olarak AKP’yi görmesinde, nelerin kaybedileceği konusuna kafa yormamasındaydı.
***
Aklımı karıştıran soru hâlâ yerinde duruyor: Toplumun radikal İslamcılığa savruluşu ile AKP iktidarı arasındaki ilişki bu kadar açık ve netse, bunu önceden çok önceden saptayamamak, saptayanları da görmemiş olmak nasıl bir şeydir? Mert soruyor? “Biliyorum iktidardan çok korkuyorsunuz...” Vallahi de çok korkuyoruz. “Ama bir toplumsal savruluşu, o savruluşun getireceği çözülme ve nihayet yıkım çok daha korkutucu değil mi?” Çok daha korkutucu, titriyoruz söz yerindeyse. Ama biz iktidardan da, toplumsal savruluştan da, ikisi arasındaki tarihsel iç içelik, ideolojik bağ, organik ilişki nedeniyle on yıllardan beri korkuyoruz zaten değerli Nuray Mert.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...