Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Doğruda Durmak Zor mu?

13 Ocak 2016 Çarşamba

Tuhaf bir cümle kurduğumun farkındayım. Pek çok konuda “doğruda” durmak, o “doğruya” göre hareket etmek zorlaştı. Nedeni çok bilinmeyenli denklemlerin sosyal politikalar alanında, siyasette çözümünün kolay olmamasıdır. Solcuların “şöyle olursa böyle olur, öteki halde şöyle yapılır” türünden reçetelere kulak asmadıklarını, asmamaları gerektiğini biliyoruz. Öyle olsaydı işimiz kolaydı. Peki, bu karmaşanın, doğrunun çözümden fellik fellik kaçmasının sorumlusu kimdir?

***

Yine bir tuhaf cümleyle yanıt vereyim de tuhaflık tam olsun: İktidar partisidir! İktidar ne yapacağını bilemiyor; el yordamıyla rota tutturmaya çalışıyor; Kürt sorununda “çözümcü politikadan, silahlı ‘güvenlik’ politikalarına” dönmesi, bu yolla zorbalığı yaygınlaştırmaya çabalaması çaresizliğin kanıtıdır. Birikmiş bunca suçu başka nasıl kapatsınlar. Bunca kanıtlı yolsuzluğun üstünü başka türlü nasıl örtsünler. Laiklik konusunda hâlâ etkin büyük bir kitle direnciyle karşı karşıyalar; şaşkındırlar. Aptal dış politikaların ürünü Frankenstein ise her daim işbaşında; Suruç’ta, Ankara’da, Sultanahmet’te can almaya devam ediyor. İktidar, dengeleri dikkate almayan “kahramanlıkları”, masa altı diplomasisiyle itaate çevirmek istiyor; olup biteni gizlemekten başka çareleri yok. Bu da ancak gazeteciden “casus” yaratmakla olabilecek bir tuhaf iştir.

***

Bu durumla, 1930’ların Almanyası arasında benzerlikler arıyorsanız, yalnızca sonuçları kıyaslamakla yetinmelisiniz. Birinci Dünya Savaşı’nı yenik bitirmiş, ünlü Versay Anlaşması’yla ekonomik, politik, sosyal olarak yıkılmış, askeri bakımdan çökmüş bir ülkeden söz ediyoruz. Savaş sonrası süreçte iki güç kendini gösteriyordu; sosyalistler, komünistler ya da Naziler. Sola eğilimli kitlelerin Weimar Cumhuriyeti’nin iflası ile sağa, sokakta örgütlenmesini tamamlamış Hitler partisine meyletmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

***

Ama bu kadar. Hitler rejimi, hayal kırıklığı yaşayan kitlelere “büyük güçlü devlet” projesini satarak işbaşına geldi. Türkiye’de durum farklıdır; iktidarın hayallerine alıcı çıkmıyor. Tam tersine hiç küçümsenmeyecek bir direnç söz konusudur. Öyleyse biz neden doğruda duramıyoruz? Sorunun yanıtı iktidarın gündemi dışında bir gündemin siyasete, sokağa, örgütlenmeye, eyleme yansımamış olmasıdır. Muhalefet partileri; “sosyal demokrat” CHP ile tıpkı iktidar partisi gibi çatışmayı seçen PKK’ye söz geçiremeyen HDP, politikalarını iktidar partisinin gündemine “eleştirel” bakış üzerine kurdular. Örneğin başkanlık tartışmasını ellerinin tersiyle itmek yerine oradan bir pazarlık çıkarmanın mümkün olduğunu düşünebiliyorlar.

***

Sosyalist solun en büyük sorunu ise, haddimi aşmadan söyleyeyim; nicel güç konusundaki tartışmaya fazlasıyla kendini kaptırmış olmasıdır, Bunun çaresi içe kapanmak değildir. Çare, kimliğini yitirmeden, hiçbir muhalif gücü de ihmal etmeden kurulacak stratejilere ağırlık vermektir. Tarihin hızlı akabileceğinin, bu akışa bekleyerek değil aktif eylemle katılmanın devrimci bir yasallık olduğunun arada bir unutulmasıdır.
Tuhaf bir cümleyle başladığım yazıyı yine öyle tuhaf bir cümleyle bitireyim de beğenmezlerse “tuhaf yazıydı zaten aldırmayın” diyebileyim arkadaşlarıma:
“Doğruda durmaya” fazla takmayın kafanızı, o gelip sizi bulacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları