Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Devletler ‘Kahraman’ İnsanlar Kurban

09 Aralık 2015 Çarşamba

“Büyüklerin” Ortadoğu’ya ilgisi eskinin eskisidir ama son ateşli projelerin taze olduğunu söylemek yanlış olmaz. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Kuzey Afrika’da kapışan, Osmanlı’dan arta kalan yerlere harita çizen emperyal güçler daha sonra soğuk savaşın diplomasisi ile idare eder olmuşlardı. O yıllarda Küba, Vietnam onları hem meşgul ediyor hem de hevesleri canlı tutmaya yarıyordu. Avrupa ise burnunun dibindeki sosyalizmin çekim gücünden duyduğu ürküntüyle bir parça telaş içindeydi. Bu çekim gücünün etkisiyle Avrupa’nın sosyal demokratları da liberal projelerden epeyce uzaktılar o yıllarda.

***

Şimdi durum başkadır. Reagan-Thatcher dönemini Bush’lar, onların savaşçı projeleri izledi. Yükselen bunalıma bulunan “neoliberal çare” kaçınılmaz olarak savaşmayı da gerektiriyordu. Dünya, yayılma eğilimi gösteren savaş tehlikesini, Yugoslavya’nın kanlı parçalanması, Irak’ın düşürülmesi dışında “hafif” atlattı. “Tarihin sonu” “kapitalizmin ebedi zaferi” böbürlenmesi de fazla uzun sürmedi. Aklı başında uzmanlar analizlerinde sosyalist blokun dağılmasının, sosyalizmin bir sistem olarak devreden çıkmasının kapitalizmin sorunları açısından bir başarı sayılmaması gerektiğini sık sık dile getirdiler.

***

Tamam, sosyalizm ürkütüyordu ama kapitalizmin bunalımı kendi içinden gelir. Bunalımın “çaresi” de son tahlilde savaştır. “Ne büyüklükte” sorusuna “bunalım kadar” gibi orantısal, yüzdeli bir yanıt veremeyiz. Ama ilişki tarihsel olarak kanıtlanmıştır; yakıcı bir şekilde günceldir. Savaş sanıldığı gibi Ortadoğu ülkeleri ya da teröristler arasında geçmiyor, büyükler de “çözücü, kurtarıcı” değil. Ortadoğu ülkelerinde halkların diktatörlere isyanına el koyarak, onu çalarak, yöneterek başlattığı “Arap Baharı”ndan sonuç alamayan büyükler, sonunda Suriye merkezli yeni bir müdahale ile işi büyütmeye karar verdiler.

***

Burada “büyüklerin” sarsak adımlarla, kendiliğinden gelişen süreçlere refleks yanıtlarla işi sürdürdüklerini de söylemek gerek. Hep böyle olur zaten; bunalımın, doğal olarak savaş halinin kendi doğası, denetlenemez bir karakteri var. Suriye açıklarında, karasında, havasında olağanüstü yığılmanın taşıdığı tehlike devreye yeni bir aktörün, Rusya’nın girmesiyle daha da çetrefil hale geldi. Şimdi ne yapacağız? İnsanlar yaşam hakları için ayağa kalkacak mı? Yoksa yeni ve daha tehlikeli, çünkü araçlar öncekilere benzemiyor, kanlı bir paylaşım savaşının kurbanı mı olacağız?
Tehlike büyük. Dünyanın tüm barışçılarının hiç vakit ve zaman yitirmeden, anı boşa harcamadan, zamana hükmederek harekete geçmelerinde büyük yarar var. Çünkü bu denetlenemez çılgınlığı durdurabilecek başka bir güç yok ortada. Bu arada temel bir yanılgıya da bir kere daha dikkat çekelim; bu savaş İslamcı teröristlerle Batı dünyası arasında değildir; onlar işin eli kanlı figüranları. Savaşın asıl aktörleri silah tüketmek, enerji kaynaklarına el koymak, stratejik bölgelerde egemenlik kurmak “zorunda olan” büyükler.
Ülkemizi, Türkiye’yi hiç sormayın, biz herkesin bildiği gibi yaklaşan tehlikenin “kahramanları” değil, kurbanları arasındayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları