Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deneyimli Muhabirin Kaçınılabilir Hastalığı

30 Mart 2015 Pazartesi

Gazetemizde 24 Mart 2015 tarihinde yer alan “Fuhuş Skandalı AKP’ye zarar verdi diye kapatıldı” başlıklı haber pek çok açıdan irdelenmeyi gerektiriyor.
Haberin habercilik kurallarına uygun olmadığı, başlıktan başlayarak kendini gösteriyor. Okunduğunda anlaşılıyor ki, ortada fuhuşla ilgili bir suçlama, bir soruşturma, bir dava olmadığı halde böyle bir başlık seçilmiştir. Olayın faili olarak fotoğraflı olarak gösterilen Abdullah Karatay hakkında açılan dava “görevi kötüye kullanma” iddiasını içermektedir. Ortada fuhuş skandalı olmadığı gibi konunun AKP ile de herhangi bir ilgisi ortaya konulmuş değildir. Habere kaynaklık ettiği anlaşılan kişinin de iyi araştırılmadan, iddiaları gerçek kabul edilerek haberin kurgulandığı anlaşılmaktadır. Haberlerde suçlanan tarafın görüşlerine ya da kurguya uygun bulunmayan açıklamalara yer verilmemesi, görevi kötüye kullanma iddiasının, dava henüz sonuçlanmadığı halde kesin hüküm varmış gibi yer alması da habercilik ilkelerine uygun değildir. Haberle ilgili bana iletilen tanıklıklar da haberin gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.
Haberde suçlanan akademisyen Abdullah Karatay gönderdiği açıklamada iddiaları şöyle yanıtlıyor: “Cumhuriyet Gazetesi’nin 24 Mart 2015 tarihli yayınında ‘Fuhuş Skandalı AKP’ye zarar verir diye kapatıldı’ başlıklı haber içeriğinde şahsıma yönelik gerçek dışı, basın ahlak etiğiyle bağdaşmayan, iddialara yer verilmiştir. Haberde ‘çocukları fuhuşa teşvik etmekle suçlanan bir yurt yetkilisi ise bugün akademisyen olarak görev yapıyor’ ifadesiyle şahsım kastedilerek iftirada bulunulmaktadır. Hiçbir adli ya da idari merci tarafından şahsıma böyle bir iddia isnat edilmemiştir. Bu iddiaların mesnetsiz olduğunun; hiçbir somut bilgi ve belgeye dayanmadığının kamuoyunca bilinmesini istiyorum. ‘AKP ve Cemaat Kavgası’ çerçevesi içinde verilen ‘sözde’ haberde kasıtlı bir şekilde bana zarar verilmesi hedeflenerek ismim açık olarak kullanılmış, fotoğrafım yayınlanmış ve çalıştığım üniversite deşifre edilmiştir. Mesleki hayatımın başlangıcından bu yana olduğu gibi bugün de, yalnızca çocukların yararına ve çocukların safında yer aldığımın ve bunun aksini iddia eden her türlü iftirayla mücadele edeceğimin bilinmesini istiyorum.”
Peki nasıl oluyor da böyle bir haber gazetemizde yer alabiliyor. Haberde fotoğrafına da yer verilen ve haklı olarak isyan eden yurttaşın hakkının teslim edilmesi gerektiği açıktır. Ama öte yandan konunun habercilik açısından da ele alınması gerekiyor. Başarılı haberlere imza atmış deneyimli bir muhabirin temel kuralları dikkate almayan bir haberi kaleme almış olmasını nasıl açıklayacağız?
Muhabirimizin uyarılması gerektiği ortadadır.
Ayrıca konunun farklı bir düzeyde tartışılmasında da yarar var. Ben bu olayın özellikle başarılı ve deneyimli muhabirlerin sık sık tutulduğu bir hastalıkla ilgili olduğu kanısındayım. Manşet haberlere imza atan muhabirler, eğer kendilerini sürekli denetleme alışkanlıklarını yitirirlerse bu hastalığa tutulabiliyorlar. Hızla gelişen özgüven bir süre sonra gerçeğin yerini kurgunun almasına, haber tutkusunun gerçeği örtmesine yol açabiliyor. Bu durum her ne kadar yazıişleri sorumlularının sorumluluklarını ortadan kaldırmıyorsa da deneyimli muhabirlere duyulan güven, bu türden hataların, yanlışların ortaya çıkmasına, söz konusu haberde olduğu gibi istenmeyen sonuçlara yol açabiliyor. Yazıişleri sorumluları stajyerleri, yeni başlayan muhabirleri denetleme konusunda daha titizdirler, pek hata yapmazlar ama deneyimli muhabirlere güven duymaları da doğal karşılanmalıdır.
Haberlerde kesin sağlam kanıtlar olmadan hiç kimse suçlanmamalı, ortaya atılan iddialar gerçekmiş gibi bir kurgu içinde okura sunulmamalıdır. Bunu yapan deneyimli bir muhabirse o muhabirin aşırı özgüven içinde haberciliğin kurallarını unutmaya başladığı, “başarılı, deneyimli muhabir hastalığına” tutulduğu söylenebilir.

Bu bir haber mi?
Gazetenizde bugün yayımlamış olduğunuz bir haberin yarattığı şokla yazıyorum bu maili. Söz konusu haber, anne babasını katledip yiyen Çinli şahısla ilgili. Siz de bu Kim-Ki Duk film senaryosunu andıran habere, internet sayfanızın ana haber akışında yer vermişsiniz (doğru tabirle, okuyucunun gözüne sokmuşsunuz). Ben 25 yaşında bir insanken ve bu kadar etkilenmişken, gazetenizin bir genç ya da çocuk tarafından okunduğunu ve onda yaratacağı travmatik etkiyi hayal etmek bile istemiyorum. Acaba ekibinizde hiç pedagoji eğitimi almış ya da ileri görüşlü, geniş perspektifli birileri çalışmıyor mu? Cumhuriyet gazetesini okuma, takip etme isteğim bu son sene ve senelerde iyice azalmıştı. Gereksiz magazin ve dizi haberleri, pop ikonlarının kişisel hayatları, cinayet ve tecavüz haberleri… Sosyal hayata, barışa, felsefeye, düşünceye, bağımsızlığa dair bir şey duymak mı? Bundan uzun süredir vazgeçtiğiniz açıkça fark ediliyor, bari genç beyinleri, çocukları zehirlemeyin. Artık benim gözümde Cumhuriyet gazetesi, Posta, Sözcü, Gözcü, bu ayarda bir gazete ve bu gazeteleri, sanırım ancak bazı yerlerin bekleme odalarından tanıyorum, kocaman sayfada “Şok Şok” yazan haber başlıklarını oturduğum yerden görmemenin imkânsızlığıyla. Her neyse demek istediğim, yayımladığınız haberleri insanların okuduğunun farkındasınız değil mi ? “Bu bir haber ama…” diye geçiyor olabilir aklınızdan, dünyada haber yapılacak o kadar farklı şey varken, yapabildiğiniz bu kadar mı? Daha fazla yazmak istemiyorum. Umarım biraz daha duyarlı olursunuz. İyi günler.
•Fulya Gezer Okur Temsilcisi’nin notu?
Okurumuzun
haber seçiminde daha duyarlı olmak gerektiği konusundaki uyarısına katılıyorum. Özellikle sosyal medyanın sansasyonel haberlere aşırı ilgisi, okurları gerçek dünyanın gerçek sorunlarından uzaklaştırabiliyor. Sosyal medyanın deyimiyle “daha fazla tık alma” çabası sansasyonel haberlerin, haber değeri taşımayan seks içerikli galerilerin öne çıkmasına yol açabiliyor.

Yenilikleri destekliyorum 
“Cumhuriyet yeniden” girişimini destekliyorum. Kadın gazetecilerin her sayfada varlıklarının hissedilmesi çok güzel bir şey. “Konuk yazar” uygulaması Gazete’ye ayrı bir hava veriyor. Cumhuriyet bir muhalif “fikir” gazetesi. Sosyal ve magazinel haberlerin yoğunluğu ve sayfalara dağılımı Gazete’nin bu niteliğini gölgelememeli.
Cumhuriyet’in yeni sayfa düzeninde okurlar sevdikleri yazarları bulmakta zorlanıyorlar. Çok önemli bir siyasi tahlilin moda haberlerinin yer aldığı sayfada verilmesi yazının ağırlığını azaltıyor.
Daha fazla habere ve röportaja evet. “Sokak” tamam. Ama her sayfaya, röportaja sokak ağzıyla yaklaşılmamalı. Selamlar ve saygılar...
•Sacit Yörüker E. Sayıştay Denetçisi

Türkçesi Nevruz’dur
22 Mart 2015 tarihli Aydın Engin’in ve 26 Mart 2015 tarihli Mustafa Halif’in yazılarında “Nevruz” sözcüğü “Newroz” olarak kullanılmıştır.
Bu yazım biçimi yanlıştır. Nevruz Kürtçe ya da Latince kökenli bir sözcük değildir. Farsça kökenlidir ve “nevruz” olarak telaffuz edilir. Türkçede “W” harfi yoktur, zaten gerek de yoktur. Çünkü sesletimde (telaffuzda) bir karşılığı yoktur. Sözcük içine “W” koysanız da Türkçede “V” şeklinde okursunuz.
Ayrıca yüzyıllardan bu yana değişik halklarca kutlanan Nevruz’un yörelere göre söyleniş farklılıkları vardır.
Farsçada ve Türkçede “Nevruz”; Pehlevi dilinde “Novruz”; Azericede “Novruz”; Türkmencede “Nowruz”; Kırgızcada “Nooruz”, Kürtçede “Newroz” gibi. Orta Anadolu’da bazı yerleşim yerlerinde “Navruz” da denilmektedir. Yani bu iki yazarımız, yazılarını Kürtçe değil Türkçe yazıyorlar, bu bakımdan Türkçenin kurallarına uymaları gerekir. Bunu siyaseten yapıyorlarsa bence bu da doğru değildir. 40 yıldır Cumhuriyet okuyan birisi olarak bu eleştirileri yapmak gereğini duydum. Saygılarımla. • Ali Can 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları