Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Çürüyen Bir Şeyler Var’

26 Şubat 2014 Çarşamba

Hamlet’teki ünlü replik böyle zamanları anlatmak içindir. Zaman dışı olduğu, oyunlarının bütün zamanlar için geçerli olduğu kanıtlanmış Shakespeare “Çürüyen bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda” diye yazmıştı. Burada da öyledir. Dinleme kayıtları birbirini izliyor ve her dinleme kaydında çürümenin kokusu etrafa yayılıyor.
Çürüyen her şey dökülür, dağılır, tozlaşır, bu kez de öyle oluyor.
Peki dökülen, dağılan ne?

***

Bu sorunun yanıtını aramadan önce başka sorulara yanıt aramakta yarar var. Eski kayıtları ve en yenisini bir yana bırakalım ve ilk sırayı 7000 ya da belki daha fazla kişiyi kapsadığı iddia edilen “Selam Örgütü” dinlemelerine verelim. Savcılar “Yok böyle bir şey, Selam Örgütü soruşturmasında 40 kişi için dinleme kararı var” diyorlar ama biz Hükümet kanadına inanalım ve soralım: Kim bu 7000 kişi için dinleme kararı veren hâkim? Devam edelim: Başbakanlık’a bağlı bir devlet kurumu olduğu bilinen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), yargıdan gelecek dinleme isteklerini gerçekleştirecek tek kurum olduğuna göre bu nasıl bir iştir? O Başkanlığın o zamanki başkanı kendine yasayla verilmiş olan itiraz hakkını, bu pek garip dinleme kararı için neden kullanmamış, en azından Başbakan’a “Sayın Başbakan sizi dinleyecekler ve ben de okeyledim” dememiş, diyememiş midir?
Birbirine benzemezlerin aynı torbada keyfi bir şekilde yargılandıklarını Ergenekon’dan biliyoruz. O nedenle binlerce kişilik “Selam terör örgütü” iddiasına “olmaz olmaz” diyemeyiz; ama bu kadar da olur mu?

***

Şimdi Danimarka Krallığı’na geçebiliriz. Evet “Çürüyen bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda”. Başbakanlık yalanlasa da iddialar vahimdir ve tez elden sağlam kanıtlarla kayıtların düzmece olduğunun ispatlanması gerekmektedir.
Zor olduğunu düşünüyorum. Olayların gelişimi, daha önce benzer iddialar nedeniyle istifa eden bakanlar ve daha önemlisi muhalefet partilerinin kayıtların gerçek olduğunu söylemeleri, Başbakan’ın yardımcılığını da yapmış eski bir mesai arkadaşının da aynı iddiayı dillendirmesi, ispat yükünü tümüyle Başbakan’ın omuzlarına yıkıyor. Kayıtların tarafsız ve belki uluslararası uzmanlar tarafından değerlendirilmesi artık kaçınılmaz görünüyor.
Bu ülkede inanılması güç kayıtlarla, sahte belgelerle insanlar yıllarca hapis yattılar, yatmaya devam ediyorlar. O nedenle iş o yana doğru gitmeyecekse Başbakan “hayır bu kayıtlar montaj, ben öyle diyorsam öyledir” demekle yetinemez; bir an önce sağlam kanıtlarla iddiaları çürütmeli, aklanmalıdır. Yoksa ana muhalefet partisinin “istifa et” çağrısına uymak zorunda kalacaktır.

***

Kimileri de diyorlar ki; “Hayır böyle olmayacak. Hızla değiştirilmeye çalışılan HSYK ve MİT yasalarının verdiği aldatıcı ’meşruiyete, yasallığa’ dayanarak iddialar baskı yoluyla susturulacak”. Paralelle başlayıp nerede duracağı bilinmez yığınsal davalar yoluyla derin bir sessizliğin sağlanacağını, yolsuzlukların kapatılacağını iddia ediyor bu “münafık” arkadaşlar.
Ama ben sessizliğe ihtimal vermiyorum.
İhtimal verdiğim ve umduğum yine Hamlet’in tiradında gizlidir: “Kim dayanabilir zamanın kırbacına? / Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine / Sevgisinin kepaze edilmesine / Kanunların bu kadar yavaş / Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine / Kötülere kul olmasına iyi insanın.”
“Olmak ya da olmamak, budur işte bütün mesele” diye başlamıyor muydu o ünlü tiradı Shakespeare’in...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları