Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çölleşme (26.10.2014)

26 Ekim 2014 Pazar

Toplumsal gelişme ve değişim, statükoyla, yani tarihle hesaplaşmaya giriştiğinde karşılaştığı direncin ne kadar güçlü olduğunu pratikte yaşayarak, savaşarak görür. Geçmişe övgü kılığında kendini gösteren tarih savunuculuğu var olan biçimlerden, yasalardan, alışkanlıklardan, kültürel yapıdan ve hepsini kapsamak üzere ideolojiden güç alır. Kimi zaman bu savaşın ortaya çıkardığı kaotik ortamda garabetin, tarihin çok ama çok eski sayfalarından fırlamış, elinde kılıç, kafa kesen bir gulyabani, bir IŞİD militanı olarak karşımıza çıkması bizi fena halde şaşırtır.

***

Şaşıracak bir şey yok. Orada duruyordu. “Pandora’nın Kutusu”nu açmak için Baba- Oğul Bush’lar askerlerini Irak’a, Körfez’e gönderdiklerinde uykusundan uyandı. O güne kadar toplumsal değişimin yavaş ama kararlı bir şekilde ilerlediğini, Arap ve Fars toplumlarının gecikerek de olsa değişimden etkilenmekte olduklarını düşünenler, kökten geri gidişin tarihin determinist gelişme çizgisine aykırı olduğunu, önünde sonunda tarihin sayfaları arasındaki mezarına döneceğini umdular. Böyle bir garanti yoktur; ama biz hâlâ umuyoruz.

***

Kuşkusuz ummakla olmuyor bu işler. Herhalde başka ve bilincimize çıkmamış bir gerçek daha var ki, uygarlığın nimetlerinin neden yalnızca belli kesimleri, belli toplumları etkilediğini, neden diğerlerinin anakronik bir şekilde modern dünyanın ortasında geriliğin timsali olarak yaşayıp gittiğini anlamamızı engelliyor. Bu gerçek, bu temel engel, uygarlığın yalnızca dar bir sınıf temeline dayanması, özgürlüğün yalnızca belirli sınıflar için özgürlük anlamı taşıması ve gelişmesi, değişmesi beklenen toplumun özel mülkiyet temelinde örgütlenmesinin yarattığı, sömürü, zenginlik-yoksulluk farklılaşması olabilir mi?

***

Petrol kuyularını ele geçiren ilkellik satın alınabilen bir teknoloji ile şimdi Arap ve Kürt kentlerini, kasabalarını talan ediyor. Savaş yöntemleri ilk ve orta çağların savaş yöntemlerinden farksızdır. Havan topu, füze ve Batı uygarlığınca geliştirilmiş modern silahları kullanırken kılıcını, baltasını ve kanlı bıçağını yanından hiç ayırmıyor. Ve biz de bu ilkelliğin nereden çıktığını tartışıp duruyoruz. Çölden çıktı. Gelişmesine izin verilmeyen, yalnızca tutucu, dogmatik bir ideolojinin tekdüze öğretisinin kurbanı ve kahramanıdır. Ölümden korkmuyor, çünkü ölümden sonrasının müjdesi ile bugünü cehenneme çevirmenin hak olduğunu öğrettiler ona.

***

Hâlâ da öğretiyorlar. Yaşadığımız topraklarda, şu dört mevsimi her anlamda aynı anda yaşayan, bir diller ve uygarlıklar hazinesine sahip ülkemizde, değişimin ve gelişimin gerçekleşebileceğini sağlam nedenlere dayanarak hayal eden, mücadele eden, savaşan, ütopyasını canlı tutan bizler için tehlike, bu ideolojinin kurbanı ve kahramanı olmaya gönülden hevesli bir militanlaşmanın tüm toplumu sarmaya niyet etmesi, oldukça mesafe almış olmasıdır. Toplum, iktidar ve onun farklı örgütsel uzantılarının ideolojik dumanı ile zehirlenme tehdidi altında; toplumsal gelişme, ciddi olarak kesintiye uğratılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

***

Bu toplu bilinç kaymasıyla, bu ağır ideolojik saldırıyla mücadele etmek yaşamsaldır. Neyse ki toplumsal hareketlenme ve hemen her alanda gelişen hak mücadelesi bu saldırıya karşı durulmasını sağlayabilecek bir potansiyel taşıyor. Zaten bu nedenle Gezi korkusuyla, Haziran ürküntüsüyle telaşa kapılanlar, yeni yeni önlemlerle toplumsal hareketlenmeyi durdurmaya çabalıyorlar. Validebağ Korusu’nu korumak için sokağa çıkanları “din düşmanları, cami inşaatını engellemek istiyorlar” yaygarası ile durdurmaya çalışmaları, ideolojilerinin halk üzerindeki etkisinden emin olmalarından kaynaklanmaktadır.
Cami ve tesettürle bugüne kadar epeyce yol aldılar. Korkumuz ülkemizin bu ağır ideolojik saldırı ile çölleşmesidir. Korkuyoruz, çünkü ABD uçaklarının hallaç pamuğu gibi attığı Irak çöllerinden nelerin çıktığını, sınırlarımızdaki Kürt kasabalarını talan eden vahşi saldırgan bize açık seçik gösterdi.
Göstersin; bildiğimiz başka bir gerçek daha var bizim. Şöyledir: “Ölümden korkup da gününü sayan, ölür gider yar koynuna giremez.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları