Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir Demirel portresi

19 Haziran 2015 Cuma

İnsanoğlunun karakteri midir bilmem, 25 yaşında asılmış gence de 91 yaşında onun asılmasına hevesle oy verene de aynı “içtenlikle” ağlayabiliyoruz. Ben her şeyin arkasında bir bit yeniği arayanlardanım; sınıf meselesidir. Nasıl bir dünya istiyorsunuz; o meseledir. Dünya kuşkusuz bu kadar katı, hani John Reed’in proleterinin “Kimden yanasın” sorusuna verdiği yanıt kadar açık, net, siyah beyaz değildir; yine de dönüp dolaşıp oraya geliriz. Soracaksınız; Deniz’lerin asılmasına oy veren, “ihanet eden var mı” diye dönüp milletvekilleri sıralarına bakan Demirel’i nasıl bilirdiniz? İşte öyle bilirdik.

***

Ama kuşku yok, bir dönemin siyasetçisini tek bir olaydaki tutumuna bakarak anlayamayız. Gazeteler Demirel güzellemeleri ile dolu. Ne çok severlermiş meğer. Özellikle gazeteciler övgüde sınır tanımıyorlar. Gazetecilere hiç kızmazmış, özgürlüklerden yanaymış, hiç dava açmamış, çok esprili bir devlet adamıymış. Öyledir herhalde. Ben bilemedim. Bildiğim, serbest piyasa düzeninin, kapitalizmin yılmaz savunucusuydu. Büyük devletlerle iyi geçinmeyi temel kural sayıyordu. Cumhuriyetçi miydi? Evet, laik Cumhuriyetle fazla oynamamak gerektiğini düşünüyordu. Biraz oynanabilir miydi? Evet, oynanabilirdi.

***

Cinayetlerle ilgisi var mıydı? “Devletin karışık işleri olur” dediğini unutmadınızsa, evet vardı. Oy verdiği idamların dışında daha pek çok cinayet onun zamanında işlendi. Onları sessizlikle geçiştirdiğini, kapitalizme yeminli bir “devlet adamı” gibi devletin gizliliklerine gömdüğünü biliyoruz. Peki, intikamcı duygularla mı yazıyorum bu yazıyı? Hayır, o idamlara evet sahnesi, Demirel’in savunduğu dünyanın zirveye çıkmış anlarından birisinin fotoğrafıdır yalnızca. Fotoğrafın aslı daha geniştir; kahkahalarla, gülücüklerle, sempatiyle anlatılabilecek bir hayattan söz etmiyoruz.

***

Yine de Demirel Türkiye’nin tarihidir; iyi bir özettir. Hiyerarşi dinlememiş 27 Mayıs darbesinin, aydınların yoğun ısrarı ve katkısıyla her nasılsa yapılabilmiş, gelmiş geçmiş en demokratik anayasanın intikamını alan darbecilerle görüş ayrılığı söz konusu değildi. Darbeciler durumu vahim, onu beceriksiz bulmuşlardı. “Gitti geldi” hikâyelerinin aslı budur. 12 Eyül’deki gidişi ise son anda 24 Ocak kararlarıyla “Tamam anladım, serbest piyasanın kuralları değişmiş, şimdi monetarizm zamanıymış” dese de geç kaldığındandır. Götürdüler, müsteşarını getirdiler. Döndüğünde dersini almıştı.

***

Bir kere gördüm; Almanya’da basın sözcülüğünü yaptığım kurumun ziyaret talebini kabul etmiş, Köşk’ün uzun masasında bize çay ikram etmişti. Almanya’ya işçi göçünün durumuydu konu. “Ben yolladım onları oraya” dediğini hatırlıyorum. Sonra Deniz’lerin idamı için havaya kalkan eliyle hepimizin elini sıkıp o uzun masalı odanın kapısından uğurladı bizi. O heyette ne işim vardı hâlâ sorarım kendime. Eve dönünce ellerimi iyice yıkadım mı, hatırlamıyorum.

***

Şimdikilerin onu hayırla anmalarını, “senden daha iyisini yapıyor, sisteme senden daha iyi sahip çıkıyoruz, hatta ötesine geçiyoruz” demelerini anlıyorum. Kimi dostlarım “Ölülerin ardından kötü konuşulmaz” diyorlar, haklı olabilirler; eğer gerçekten Demirel hakkında iyi duygular besliyor, ağır “kusurlarına” rağmen onu savunuyorlarsa bir şey diyemem. Ama eğer benim gibi düşünüyor, yalancıktan “iyi” konuşuyorlarsa onlara “Yalan söylemek iyi değildir” diyebilirim yalnızca.
Bir de şunu söyleyebilirim: İnsanlar ölünce mavi siyah sonsuz bir karanlığa giderler; cennet de cehennem de dünyadadır ve onların sahipleri bizleriz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları