Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bilsem Söylerdim

12 Nisan 2015 Pazar

Seçim ortamı farklı tartışmaları gündeme getiriyor. İyi de oluyor. Çünkü sol tarafın epeydir pratikten yola çıkarak teoriye uzanan tartışmaları pek gündemine aldığı yoktu. Kürt siyasi hareketinin daha geniş, daha kapsamlı olduğu öne sürülen bir “Türkiye partisi” ile seçimlere katılma kararı, barajı geçebilmek için pek geniş bir yelpaze ile farklı kesimlerden oy istemesi ile ilgili tartışmalar da bu kapsamdadır. Bu tartışma sola “kendisi olma” görevini hatırlatıyor. Peki ama nasıl kendisi olunur ki? Kendisi olmanın birinci koşulu, dünya görüşümüzün strateji ve taktiklerimizde rahat ve sonuç alıcı olabileceğimiz bir arka plan verebilmesidir.
Dünya görüşüne değil bize bağlı bir durumdan söz ediyorum.

***

Var mı böyle bir arka planımız? Tersini söylemek, yüzyılı aşkın bir deneyime sahip, badireler atlatmış sosyalist harekete haksızlık olurdu. Parçalı olabilir, siyasetin önümüze koyduğu sorunlar konusunda ciddi farklılıklara sahip olabiliriz; yine de şimdi yürüttüğümüz tartışmaların verimli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Siyasetin pratiklerini tartışıyoruz; farklı bakış açıları önümüzdeki sorunun defolarını, açıklarını görmemizi sağlıyor. Yakın bir gelecekte bir döküm yapma olanağı bulacağız. Sonuçlar, yanlışı doğruyu tam göstermese de daha sonraki gelişmeler için gelişmiş ipuçları verecektir.

***

Daha somut konuşalım. CHP ile HDP, AKP’nin geriletilmesi için kendilerine oy verilmesini istiyor; bu talebi gerekçelendirirken de “Başka çare mi var?” diyorlar. HDP, AKP karşıtlığını söylemine iyice yerleştirirken CHP daha umursamaz bir tavır içinde, “sol mırın kırın eder ama sandıkta bizi seçer” güveninde. Nesnel durum, HDP’nin barajı aşması durumunda AKP’nin vekil sayısı azalsa da kaçınılmaz bir AKP-HDP müzakeresinin gündeme geleceğini, ana konunun anayasa olacağını gösteriyor. Anayasa tartışması demek Kürt talepleri ile başkanlık yani AKP’nin kalıcı iktidar modelinin masaya yatırılması demektir. Eşyanın tabiatı, Kürt siyasi hareketinin Öcalan’ın siyasi tutumuna da bağlı olarak bundan kaçınamayacağını gösteriyor.

***

CHP’yi bir yana bırakalım. Çünkü CHP, adaylarının bir kısmını önseçimle belirleme cesareti göstermesini ve önemli bir kapıyı açmasını alkışlayalım ama siyaset yaparken en fazla ihtiyaç duyacağı kadroları tasfiye etmiş durumdadır. Biraz daha güçlü bir ana muhalefet partisi olmayı yeterli saydığı anlaşılıyor. HDP konusunda ise liberallerin garantilenmiş tam desteğinin, solun desteğine dönüşmeyeceğini söylemek mümkündür. Solun, bu konuda kendi parçalı yapısına uygun olarak parçalı bir tutum sergileyeceği söylenebilir.

***

Ama siyasetin ana unsuru AKP’nin planları genellikle göz ardı ediliyor. Hemen herkes “oyları düşsün de nasıl düşerse düşsün”e odaklanıyor. AKP bu seçimlerin sonucunda oyları azalsa da ikili bir politika geliştirme şansına sahip olacaktır. Duruma göre anayasa tartışmasını MHP ile de HDP ile de yapabilecektir.
Görüldüğü gibi sosyalistlere sunulan “olanak” “Kimi desteklersen gelecek açısından iyi bir iş yapmış olursun” sorusuyla sınırlı. Ama belki de sosyalistlerin sermayenin ve “dış büyüklerin” restorasyon planlarına bel bağlamamaları en iyisidir. AKP karşıtlığı, kendisi olabilen solun, sosyalistlerin etkin reel politikasının adıdır; haziranda yığınsal bir güçle ayağa kalkan, kendini gösteren oydu. Şimdi de gösterebilir. Dayatılmış reel politiğe fazla kafayı takanlar “Ya sen de amma laf ettin, esasa gel, ‘ne yapmalı’ onu söyle” diyebilirler.
Bilsem söylerdim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları