Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Basın Özgürlüğünün Değeri

23 Ekim 2013 Çarşamba
Geçen hafta, Today’s Zaman gazetesi
genel yayın yönetmeni Bülent Keneş,
ABD basınında MİT Müsteşarı Hakan
Fidan aleyhinde çıkan haberleri tarafsız bir
gözle yayımladıkları için eleştirildiklerinden
yakındı. Keneş, “Today’s Zaman ve şahsım
Türkiye’ye, hükümete ve MİT Müsteşarı’na
karşı başlatılan bir uluslararası komplonun
‘parçası’, ‘işbirlikçisi’, ‘taşeronu’ olmakla
ve hatta ‘vatana ihanet’le suçlandık” diyor.
Bu durum gazetecilik açısından da,
memleketin durumu açısından da üzerinde
durulmayı hak eden bir durumdur.
Today’s Zaman’ın dahil olduğu grup,
bilindiği gibi hükümetle yakın ilişki içinde
olduğu evvel eski bilinen, ama son
zamanlarda bazı konularda aralarında ciddi
ve gizlenmeyen anlaşmazlıkların çıktığı
Cemaat ya da Hizmet grubudur.
Bu grupla ilgili pek çok algının,
bilginin medyada geniş yer bulduğu da
biliniyor. Gülen grubuyla ilgili iddiaların
en önemlilerinden birisi özel yetkili
mahkemelerde görülen davalara bu grubun
polis ve adliye içindeki gücüyle müdahale
ettiği, edebildiğidir. Gülen grubu ile ilgili kitap
yazanların başlarına tutuklanmak, hapis
yatmak gibi işlerin geldiğini de herkes biliyor.
Ahmet Şık’ın, Nedim Şener’in tutuklanmaları
bu kapsamdadır; Odatv davası hâlâ sürüyor,
Cemaat’i deşifre eden bir kitap yazan
Hanefi Avcı hâlâ içeridedir. Kuşkusuz Gülen
Cemaati bu iddiaları hep yalanlamıştır ve
yalanlamayı da sürdürmektedir.
***
Ama bir gerçek var ki, o da şu sıralarda
AKP hükümeti konusunda Zaman grubunun
yanıldığını itiraf etmesidir. Tıpkı AKP
hükümetine Gülen cemaati ile eşgüdüm
içinde destek veren kimi liberal medyacılar
gibi. Bülent Keneş de aynı gerçeği söylüyor
zaten: “Hep iyi niyetle yaklaştığımız
mevcut hükümetten daha fazla demokrasi
ve daha fazla hak özgürlük konusunda
beklentilerimizden dolayı uzun süre
okurlarımızı da yanıltmışız.”
Hem beklentileri hem de demokrasi bilgileri
konusunda yanıldıkları kesindir.
Bir konuda daha yanılmışlar. AKP
hükümetinin henüz her şeye hâkim olmadığı
zamanlarda özellikle üniversitelerde
kendilerine yönelik herhangi bir baskı
olmamış ve şimdi “nerede o günler” diyecek
haldeymişler.
Daha ilginç olanı Bülent Keneş’in şimdi
karşı karşıya kaldıkları durumla ilgili
söyledikleridir: Aktarmakta yarar var:
Hrant Dink’in dönemin güç odaklarına
yakın medya tarafından düzenlenen ve
son dönemde bize yönelik olana benzer
kampanyalar neticesinde öldürüldüğü
akıllarda tutulacak olursa, bu işin nereye
varabileceğine dair ciddi endişelenmek
gerekir. Biz de endişelenmiyor değiliz.”
***
Burada söylemeye çalıştığımız, “dün
ortaklık ettiğiniz, militanca destek
verdiğiniz kesimler bakın bugün size
neler yapıyor, şimdi anladınız mı”
demek değil kuşkusuz. Bunu iki nedenle
söyleyemiyoruz: Birinci neden; Cemaatin
eski alışkanlıklarından vazgeçtiğine dair bir
işaret henüz ortada görünmüyor. Aynı militan
tutum sürüp gidiyor. İkinci neden; asıl olarak
önemsenmesi gerekenin basın özgürlüğü
olmasıdır ve bu konuda da henüz başlarına
geleni genelleştirebildikleri konusunda yeterli
belirti ortada yok.
Ama yine de Bülent Keneş’in şu sözlerini
ciddiye almalı: “Ülkemizde cinsi ve çapı
her ne olursa olsun bu bedeli peşinen göze
almak namuslu gazeteciliğin artık olmazsa
olmaz bir şartı haline geldi. Özellikle
yaptığınız haberler, hükümetin her ne
konuda olursa olsun aldığı pozisyonu gözü
kapalı alkışlamıyorsa.” Medyanın durumu ile
ilgili bu saptamaya gazeteci itiraz etmez.
Sorun geç kalma ve ciddi olma sorunudur.
Bazı şeyler ne yazık ki geri alınamıyor.
Gazetecilerin yıllarca hapiste tutulması
mahkûm edilmesi ve onları mahkûm eden
militan zihniyetin hâlâ militan desteğini
sürdürmesi, bir damla bile pişmanlık
duymaması gibi.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları