Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Alçak Politika’ Zamanıdır

22 Haziran 2014 Pazar

Hep aynı nakaratla giriyorlar seçimlere; “aman bölünmeyelim.” Sonra ne oluyor? Bölünmeyen oylar yüzde 20-30 arasında sıkışıp kalıyor. Bölünmemek işe yaramıyor demek ki. Hadi gelin bu kez bölünelim.
Şaka yapıyorum şaka! Siz gene bölünmeyin. Bölünmeyin de nerede bölünmediğinize, neden bölünmediğinize de bir bakın.
Bu bölünmeme şantajının nedense hep “yüksek siyaset” yaptığınızda devreye girdiğini, “yüksek siyaset”in tersinin “alçak siyaset”, yani halkla buluşan siyaset olduğunu, bunu bir türlü beceremeyenlerin işi hep yukarıda halletmeyi sevdiklerini ve ama hiçbir zaman halledemediklerini de söylemeyelim mi? Söyleyelim.
Bir istisnası vardır.
Bir önceki yazıda şairliğini politikacılığından üstün tuttuğumu belirttiğim değerli Bülent Ecevit bir kere “yüksek politika” yapmayı bir yana bırakmış, dağlara taşlara emekten yana, işçiden yana sloganlar yazdırarak, milletvekilleri olduğu Zonguldaklı işçilerle birlikte yürüyerek, “toprak işleyenin su kullananın” diyerek “alçak politika” yapmıştı. 1973 seçimlerinde yüzde 33.5 oy aldı.
Kazandı.

***

Kazandı ama memleketin yüksek politikasına hâkim olanların ona hükümet kurdurmadıklarını da, nisyan ile malul değilse hafızamız, unutmamışızdır bir ihtimal.
Çaresiz “yüksek politikaya” döndü Ecevit.
Ve yüzde 42’yi terk ederek yine önceki yazıda sözünü ettiğim “tarihsel uzlaşma yüksek politikası”nı icat etti.
CHP liderleri bu türden politikayı seviyor ve galiba kolay buluyorlar.
Kolay olduğu kesin, işe yaradığı kuşkuludur.
Şimdi yine öyle böyle bir politika zamanının geldiği anlaşılıyor. “Mademki halkımız muhafazakârdır, mademki din iman diyene gidiyor oylar, öyleyse biz de dini bütün, muhafazakârlığa ömrünü vermiş adı güzel bir aday bulup ezberini bozalım şu AKP’nin” dediler. El hak azıcık ürküttükleri kesindir.

***

Ama halkın muhafazakâr olduğu tezi doğru değildir.
Siz soruyu yanlış soruyor, sorduğunuz yanlış soruya aldığınız yanıtla mesut ve bahtiyar, ruhunuzu rahatlatıp muhalefet sıralarına geri dönüyorsunuz.
Muhafazakârlık yalnız dinle imanla ölçülmez. Onun başka ölçütleri de var. Sorun bakalım iş istiyor mu, ekmek istiyor mu, sendika istiyor mu, gerçek bir sağlık sigortası istiyor mu, sömürüye dur denilsin istiyor mu? Kötü kaderini muhafaza etmek değil, değiştirmek istiyor mu? İstiyorsa, bu sorulara yanıtı hep “evet, evet”se, bilin ki muhafazakâr olan halk değil, sizsiniz.

***

Gelin vakit varken muhafazakârlıktan vazgeçin. Devrimci olun. Belki adayınızla oylarınızı azıcık artırır sağın milliyetçi partisiyle kurduğunuz yüksek ittifakla AKP’yi sıkıştırırsınız ama o kadar. AKP iktidarı terk edecek değildir. Onu ancak genel seçimlerde bir yere gönderme şansınız olabilir. Ama bu hep denediğiniz sağa teslimiyet politikasıyla değil. Ve diyelim ki muhafazakâr adayınız Çankaya’ya çıktı. Ne yapacak orada? Başkanlığını ilan edip Erdoğan’ın kabinesine riyaset mi edecek? Sağ ideolojinin gizli gündemini şimdi terk ettiği ortağı ile hakkıyla yerine getirmiş, zindanları doldurmuş, 12 yılda işçinin emekçinin lehine tek bir karar almamış, işçilere verdiği sözleri iki gün sonra unutuvermiş, halka toplanmayı, konuşmayı yasak etmiş AKP’nin kanunlarını mı veto edecek? Bunca yıldır savunduğu ideolojisini sizin gül hatırınız için Çankaya kapısının önünde mi bırakacak?
İyi niyet taşlarıyla döşenmiş cehennem yoluna sokmayın bizi bir kere daha...
Yapmayın, kandırmayın bizi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları