Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ortadoğu, ABD, AB üçgenindeki Türkiye

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Ortadoğu Afganistan’dan Libya’ya, Yemen’den Suriye’ye kadar tam bir savaş alanı;
-Irak bölünmüş, Talabani Amerika’da “Bağımsız Kürdistan”ın ilanı için açık mesajlar veriyor. Bu durum Güneydoğu ve Kuzey Suriye’de de etkisini gösterecek; Türkiye “projenin göbeğinde”.
-Suriye iç savaşı sürüyor. Ankara, Eğit-Donat’ta Esad’la savaşı sürdürüyor.
-Libya parçalanmış, üç ayrı siyasi, askeri ve iktisadi otorite (ve otoritesizlik) egemen olmuş.
-Yemen de parçalanmış; iç savaş ve dış müdahaleler var.
-Ankara Putin’i de kızdırmış; kendisi “soykırıma” destek için Erivan’a gitmiş.
Ve bütün bu negatif gelişmelerde Ankara yer alıyor; bazılarının parçalanmasında yoğun destek vermiş, bazılarında “koalisyonlara” katılmış.
Gırtlağına kadar Ortadoğu kargaşasına ve savaşlarına “müdahil olan” bir Ankara yönetimi söz konusu. S. Arabistan ve Katar’ı hariç tutarsak geri kalan hemen hemen herkes Ankara ile bozuşmuş.
İran’dan Mısır’a, Ankara’ya karşı cephe oluşuyor; Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’ye karşı ortak hareket etme kararı almış. Tunus Ankara’ya cephe almış.

Ve Batı
Türkiye iktidar tarafından Ortadoğu batağının içine gömülürken, Ankara Batı’dan da uzaklaşıyor. Brüksel ve Washington Ankara’ya, Talabani’ye gösterdiği önemi bile göstermiyor.
-Demokrasiden hızla uzaklaşan bir ülke olarak görülüyor.
-Kendisine “İslamcı bir yapılanmaya odaklamış” bir yönetim olarak bakılıyor.
-Batılı firmalar, “derinleşen güvensizlik ve kuralsızlıklar” karşısında Türkiye’yi terk ediyorlar.
-Demokrasinin işlemediği ve işlemeyeceği üzerine algılama derinleşiyor.
Böylelikle ülke hem Ortadoğu’dan hem de Batı’dan kopuyor ve uzaklaşıyor. İslamcı yapılanmaya güvenip onu kullanmaya kalkanlar şimdi pişman olmaya başlamışlar. Ve Türkiye seçime gidiyor; Ankara’nın bütün bunlara bakacak ne hali ne de vakti var.

Ya Avrupa Birliği?
AB ile tek yanlı kurulan ilişki düzeni, “Türkiye’yi üye yapmak için değil, Türkiye’yi denetim altında tutmak için öngörülmüş bir mekanizmalar zinciridir”.
AB ile ilişkiler bugün, AB üyesi Yunanistan ve Kıbrıs’ın vesayeti altında yürümektedir. İş kedi- fare oyununa dönmüş.
Türkiye, iki boyutlu bir açmazın içine sokulmuştur:
-Bir yanda, yapılan tek yanlı anlaşmalarla, “AB’ye hiçbir zaman girememesi garanti altına alınmıştır”.
- Öte yanda iktidarın yıllardan beri süren, “düzeni İslamcı (ve dinci) bir yapıya oturtma uygulamaları” ülkeyi “Avrupalılaşma” ve çağdaşlaşma yapısından uzaklaştırmıştır.
ABD ile AB arasında sürdürülen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı görüşmelerinde Türkiye dışlanmış durumdadır.
AB ülkeleri ve Brüksel, “AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest bölge anlaşmaları yürüyor ve bundan sonra da değişmeyecek. Türkiye sürekli oyalanıyor. Anlaşmalara dahil edilmeyecek.
Kuma olarak kapattıktan sonra, üye yaparak medeni nikâhın altına imza atmayacaklar”. Bu sözlerimi, 1995’te de, yani 20 yıl önce, Gümrük Birliği imzalanırken makalelerimde, kitaplarımda, konferanslarımda ve yayımladığım bildirilerde yayımlamış ve söylemiştim.
İşin ilginç yanı, Abdullah Gül 8 Mart 1995’te TBMM’den Refah Partisi milletvekili olarak yaptığı uzun konuşmada, benim görüşlerimi savunmuştu.(*)
Bugün, bir yandan Ortadoğu batağına saplanan, öte yandan AB ve Batı ile ilişkileri bozulan bir ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz. Türkiye yalnızca demokrasiden uzaklaşmakla kalmamış, “siyasi, iktisadi ve güvenlik çıkarlarını koruyamaz hale” gelmiştir.
ABD, AB ve Ortadoğu sarmalı içinde, sürekli negatif öğeler üreten bir konumdayız. Bu olumsuzlukların kökeninde, giderek demokrasiden uzaklaşan yönetim ve uygulamaları yatmaktadır.
(*) E.Manisalı, “Türkiye’nin Askersiz İşgali”, Cumhuriyet Kitapları, 2008, sayfa 199-202.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları