Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kürt Koridoru ve Kıbrıs

12 Ocak 2015 Pazartesi

-Ortadoğu 2003’ten beri yeniden yapılandırılıyor.
-İlk fiili müdahaleler 1990’dabaşladı,sonuçlar bugün alınıyor!
-2003’te Irak’ın işgali, sonra Arap Baharı(!), Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin parça parça bölünmeleri ve iç savaşların durdurulamayacak bir biçimde düğümlenmeleri.
-Türkiye’den de bir parça kopartılarak Kürdistan’ın kuruluşu projesinin 2015’e kadar belli bir aşamaya getirilmesi!
Bütün bunlar Kıbrıs adasının stratejik önemini yeni bir düzeye getirmiştir. Kıbrıs’ta KKTC’nin kuruluşu ile başlayan süreç, 2000’lerde tersyüz edilmiştir.
-2004’te Rumların adayı temsilen AB’ye üye yapılması.
-Rumlar, AB üyesi olduktan sonra, zaten pamuk ipliğine bağlı olan Türkiye-AB kurumsal ilişkilerinin, “onların kedifare oyununa dönüştürülmesi”.

Adanın yeni önemi
Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’in yeni misyonuna bağlı olarak stratejik öne-mini artırmıştır.
-Ortadoğu’nun değişmekte olan sınırlarında, Kürdistan’ın geleceğinde ve Kürt koridorunda Kıbrıs adası ve KKTC’nin AB, ABD ve İsrail tarafından algılanışında değişiklikler oldu.
-Kıbrıs Rum yönetimi, AB gözü ile, adanın bütününü temsilen AB üyesi yapılarak, “AB’nin ada üze-rindeki etkisi” derinleştirildi.
-ABD için ada, Ortadoğu’ya bir atlama tahtası idi. Özellikle de, “desteklenen Kürdistan projesinde Kuzey Irak petrolünün Akdeniz’e ulaşması için vazgeçilmezdi”.
Ayrıca 6. Filo’nun gereksinimleri buradan yürütülüyordu.
-Olaya, “Doğu Akdeniz’deki yeraltı kaynaklarının denetimini de katmak gerekir”. Bugün ABD, İsrail veKıbrısRumYönetimibu konuda girişimlerini belli bir noktaya getirmişlerdir. Anlaşmalar çoktan imzalandı.
-Adanın bir bölümü ve üsler “İngiliz toprağı” konumundadır.
Kısacası ada ve çevresinde Rum Yönetimi, ABD, AB ve İsrail egemenliği vardır.

KKTC’nin durumu
KKTC bağımsız bir devlet gibi görünmesine karşın Türkiye’den başka tanıyan yoktur. Ankara bile KKTC yerine “Kuzey Kıbrıs” deyimini yavaş yavaş yerleştirmeye başlamıştır.
KKTC ekonomik olarak, ambargo altındaki bir ülke durumuna sokulmuştur.
2003’te Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması için başlatılan fiili durum Kıbrıs’a da yansımıştır.
Erdoğan ne demişti?
Erdoğan 2003’te başbakan olduğunda ilk açıklamalarından biri KKTC içindi. Ne diyordu: “Bu iş Denktaş ile yürümez, 40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek”.
Ve değişti de. 2004’te Rumlar AB’ye alınırken Ankara da en üst düzeyde Yunanistan’da kutlamalara katıldı.
Annan planına “evet” diyen süreçte yeni ödünler dilim dilim verilmeye başlandı. Kısa bir süre önce Rum yönetimi, “Barbaros araştırma gemisi ada yakınlarına geldiği için 2008’den beri BM gözetiminde yapılmakta olan görüşmeleri kesti”.
Öte yandan Ankara-Brüksel ilişkileri, AB üyesi Rumların ipoteği altına sokulmuş durumda.
Bugün artık Kıbrıs adası (ve KKTC) Suriye, Irak ve Türkiye’de yürütülmekte olan yeniden yapılanma (!) uygulamalarının bağlı bir değişkeni durumuna gelmiştir.

BOP’tan Paris’e uzanan
Bu arada Ortadoğu’da küresel güçler tarafından yaratılan kaosun Paris’e uzanan yansımaları geçen hafta yaşandı.
Ortadoğu’daki bataklığın ürettiği aşırı dinci güçler Paris’te demokrasiye saldıran katliama giriştiler.
Ortadoğu bataklığının sızıntıları taa Paris’e kadar uzandı. Şimdi aklı başında kalanların iki kere düşünmesi gerek; bu bataklığı birlikte kurutacak mıyız? Yoksa sonuçlarına katlanmayı mı sürdüreceğiz?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları