Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Düşman yaratmanın dayanılmaz cazibesi

08 Mart 2016 Salı

Bir şeye, bir yere, bir düşünceye saldıracaksanız önce bir düşman “yaratmanız” gerekir. Akıldışı, hukuk dışı, insanlık dışı bir eylem peşindeyseniz bir “düşmana” ihtiyacınız vardır.
Hele toplumlarda rahatsızlıklar, huzursuzluklar varsa, bu taktik çok başarılı olur. Bakın ABD’de Cumhuriyetçilerin başkan adayı Donald Trump birdenbire öne geçiverdi yarattığı düşmanlara saldırarak.
Siyahlar düşman, Müslümanlar düşman, yabancılar düşman deyip “ötekileştirerek” aptal Amerikalıların desteğini alıp öne geçmiyor mu?
Gençlik yıllarından beri yakın arkadaşım Amerikalı diplomat, şimdi Protestan papazı John Molhte, Obama başkan seçildiği zaman bana, “Erol, sen anlayamazsın, ABD’de bir siyahın başkan seçilmesi bizim için büyük bir devrimdir” demişti. (*)
510 yıl sonra sanki Trump’ın nasıl öne çıkabileceğini sezmiş gibiydi. Akıllı olanlara karşı aptallar da vardır. Aziz Nesin’in dediği gibi.

Bir kaldıraç mı?
Yapay düşmanlar yaratarak bunu hedefe varmak için bir araç olarak kullanmak tarih boyunca siyasetin en kirli ve acımasız silahı olmuştur.
Toplumsal rahatsızlıkları, insanların zaaflarını, inançlarını, cehaletlerini istismar etmek için bir “tekniktir”, hem de çok eski yıllardan beri.
Avrupa’da en acımasız savaşlar din ve mezhep savaşları olmadı mı?
Kendi güç ve egemenliklerini genişletmek isteyenler karşılarında bir düşman yaratmak zorundadırlar. Katolikler için “en düşman”, Ortodokslar olmadı mı?
Bu çok defa öteki din, öteki mezhep, öteki ırk, öteki ideoloji, öteki kültür ya da öteki cins olur.Öteki olmak ya da yaratmak, sadece bir araçtır. Amaç, egemenliği ve gücü büyütmektir.
Gelelim bugüne ve Suriye’ye bakalım; devletler (ve siyasiler) mezhepsel, dini, etnik ve ideolojik “düşmanlıkları öne çıkararak” birbirlerine saldırıp boğazlıyorlar.
IŞİD ve Nusra gibi dinci örgütler din üzerinden en vahşi saldırılarını sürdürebiliyorlar.
Ancak bu “düşman yaratarak saldırma” ortamında küresel güçler ve bölge devletleri de oyunun bir parçası haline geliyorlar.
En uçtaki IŞİD, normal görünen devletlerin kaldıracı haline gelebiliyor. Hem “herkes birbirine karşı”, hem de “herkes birbirinden yararlanmış oluyor”.

Sünni ve Şii kıskacında
Türkiye’nin göbeğinde bulunduğu bölge en ilkel biçimde Sünni-Şii çatışmasının içinde bulunuyor. Bu yolla “yaratılan düşmanlıklar”, askeri ve diplomatik saldırıların aracı oluyorlar.
Sistem, “düşman yaratma maksimizasyonundan sıyrılamıyor”. Bölge sanki, “kendi kendini yok etmeye programlanmış bir bilgisayar gibi çalışmıyor”. Düşmanlıkların odak noktasına din ve mezhep düşmanlıkları oturtulmuş.

Hillary ve Akşener
Ötekileştirme ve düşman yaratmaya karşı olarak: ABD’de Demokrat Parti’de Hillary Clinton öne çıkar ve başkan olursa bu ABD’de yeni bir devrim demektir. Çünkü Obama gibi bir siyahtan sonra, “bir kadın” başkan olacak.
MHP’de Meral Akşener başkan olursa bu da MHP açısından bir “devrim” anlamına gelir. MHP, daha çağdaş algılanmaya başlar. Bir “erkekler topluluğu” imajından kurtulmuş olur.
Darısı AKP’nin başına. Bu vesileyle, Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak istiyorum.
(*) E.Manisalı, “Manastır’da Bir Amerikalı”, Der Yayınları, 2005



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları