'Kara Delik', 'II. Büyük Depresyon'...

03 Ekim 2011 Pazartesi
\n\n\n

Belçikanın en büyük kredi kurumlarından Dexia Bank batıyor, Yunanistanın yardım paketi üzerinde kuşkular artıyor... Kriz yoluna devam ediyor...

\n

Halbuki geçen haftanın başında piyasalar, Avro Bölgesinde krizi aşacak büyük planın yolda olduğuna ilişkin bir umutla, önceki haftanın çöküntüsünden çıkmaya başlamıştı. Perşembe günü Alman Parlamentosu, Avrupa Finansal İstikrar Fonuna Almanyanın yapacağı katkıyı genişletmeyi kabul edince, büyük planın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel de kalkmış oluyordu.

\n

Ancak, Avrupa piyasaları haftayı yine kırmızıda kapattılar. Anlaşılan, yine dünya ekonomisindeki yavaşlamaya, büyük planın önündeki siyasi engellere ilişkin kaygılar egemen olmuştu.

\n

Tünelin ucunda hâlâ \t\tışık yok...

\n

Bu sırada Soros, Financial Timesdaki yorumunda II. büyük depresyon tehlikesinden söz ediyordu. Genelde riskleri azımsayarak (aman piyasaların morali bozulmasın) olumlu bir tablo çizmeyi tercih eden, The Economist, bu hafta, dünya ekonomisinin karadeliğe düşmek üzere olduğunu yazıyordu.

\n

Geçen hafta sonu, yılın üçüncü 3 Aylık Dönemi de (Q3) kapanıyordu. Piyasalar yalnızca haftayı değil, berbat Q3ü de ağızlarında kötü bir tatla kapattılar. Cuma günü yüzde 2.2 ile haftayı 11.000’in altında kapatan Dow Jonesun Q3 dönemindeki toplam kaybı yüzde 12yi geçiyordu. Aynı dönemde FT 100, Dax ve Cac 40ta sırasıyla yüzde olarak 13.7, 26 ve 26, oranlarında düşmüşlerdi. Asya piyasaları da farklı değildi, Hong-Kongda Heng Sengin üç aylık kaybı yüzde 23, Şangay Bileşikin kaybı yüzde 16 olmuştu.

\n

Financial Times Lex köşesine göre, piyasaların BRIC ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) performansının dünya ekonomisini kurtaracağına ilişkin inançları sarsılmıştı. Gerçekten de Uluslararası Tedarik Müdürleri indeksinin dört BRICden üçünde yüzde 50nin (resesyon sınırı) altına düşmesi, yükselen piyasalarda faizlerin yükselmeye başlaması, talep daralmasının gündemde olduğunu gösteriyordu. Çin ve diğer yükselen piyasalar dünya ekonomisinin yardımına gelemiyorsa durum gerçekten kaygı vericiyi olmalıydı. Birincisi, büyümeye başlayarak diğer ülkelere gerekli talebi ve kaynağı sunacak, böylece krizden çıkışı başlatacak bir yeni motor (1940’ların Amerikasını anımsayınız) hâlâ ortada yoktu. İkincisi bu koşullarda, dünyanın en büyük iki ekonomik bölgesini oluşturan ABD ve Avrupanın performansı, kapitalizmin kaderini belirlemeye devam ediyordu. Bütün dikkatler yine, mali krizi derinleşmeye devam eden Avro Bölgesinin üzerinde yoğunlaşıyordu.

\n

‘Büyük cansızlık’ ve siyaset

\n

Bu iki ekonomik blokun durumu da hiç aydınlık değil. Peki öyleyse ne?

\n

Büyük depresyon kavramını 1930’ları, ardından gelen felaketleri anımsattığı için kullanmak istemiyoruz. Bu yüzden önce büyük durgunluk” (recession) kavramına sarıldık. Geçen hafta da Goldman Sachs ekonomistleri büyük cansızlık /durağanlık (great stagnation) kavramıyla geldiler.

\n

Goldman Sachs ekonomistlerinden Jose Ursuanın hazırladığı rapora göre, Gelişmiş ekonomiler açısından, bir uzun dönemli durağanlık olasılığı akla yakın bir risk, meşru bir kaygı konusudur ve bu ülkelerin yeniden ekonomik toparlanmayı canlandırarak büyük durağanlıktan kurtulmayı başarmaları, siyasetin güveni restore etmesine, büyümeyi kalıcı bir biçimde başlatacak reformları uygulamaya koymasına bağlıdır” (Bloomberg, 30/09/11)

\n

The Economist ve Financial Timesda da Soros, krizden çıkmak için siyasi müdahaleye büyük önem veriyor (piyasalar kendi kendine dengeye gelemiyor anlaşılan). The Economist, kasımdaki G20 zirvesine kadar bir büyük planın hazırlanmasının zorunluluğundan söz ediyor, politikacıların en büyük hatasının kısa dönemli mali istikrar üzerinde odaklanmak (Hani piyasalara güven vermek gerekiyordu!) olduğunu vurguluyor.

\n

Sorosa göre, mali piyasalar dünyayı yine bir büyük depresyona doğru sürüklüyorlar. Bir an önce üç cesur adım atmak gerekiyor. Sorosa göre Avro Bölgesi bir ortak Hazineye sahip olmalı, büyük bankalar AB Merkez Bankasının (ECB) denetimi altına alınmalı, ECB zora düşen ülkelerin, ucuza finansman bulmalarına olanak sağlamalı. Kısacası AB siyasi birliğe doğru güçlü adımlar atmaya başlamalı.

\n

Bu bağlamda, önceki hafta gerçekleşen IMF toplantısından sonra yoğunlaşan tartışmalar, geçen hafta, Alman Parlamentosunun, Almanyanın Avrupa Mali İstikrar Fonuna yapacağı katkıyı arttırmasına onay vermesi, PIIGS (Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan, İspanya) ülkelerinde olası bir devlet iflasını önleyecek adımların atılması açısından önemli gelişmelerdi.

\n

Temmuz ayında Avrupa Finansal İstikrar Fonu (AFİF) hem arttırılmış hem de yetkileri genişletilmişti. Alman Parlamentosu, 250 milyar Avrodan 440 milyar dolar Avroya çıkarılan AFİF içinde Almanyanın payının 120 milyardan 211 milyar Avroya çıkarılmasını onaylamıştı. Fransa, Finlandiya ve Avusturya parlamentoları da... Dahası, IMF toplantısına katılan bir G20 görevlisinin, Londrada yayımlanan günlük finans gazetesi CİTY A.M.e verdiği bir demeçte vurguladığı gibi Alman ve Fransız liderlerin 3 trilyon Avroluk bir paketin gerekli oluğunda anlaşmaya varmış görünüyorlardı.”

\n

Liderler iktidarsız

\n

Tüm bunların piyasalarda güveni restore etmesi gerekiyordu. Ama etmedi. Birincisi; bugüne kadar yalnızca bir büyük planın ve çok paranın gerekli olduğunda anlaşıldı. Ama planın ne olacağı konusunda ortada bir açıklık yok. Şimdilik en fazla PIIGS ülkelerine, öncelikle de Yunanistana, bulaşıcılığı önleyecek büyüklükte kaynak aktarılacak. Yunanistanın borçlarının planlı bir biçimde ertelenmesi, hatta bir kısmının silinmesi de (iflas) söz konusu olabilir. Ancak City Groupdan Prof. Buiter ve Ebrahim Rahbarinin vurguladığı gibi, daha ileri bir siyasi bütünleşme ya da Yunanistan gibi iflas noktasına gelenlerin Avrodan çıkma olasılığı yok. AB bocalayarak yola devam etmeye çalışacak (Christian Science Monitor, 29/09).

\n

Bu en mantıklı senaryo, çünkü, Rogoff ve Reinhartın vurguladıkları gibi aslında bir Avrupa Birleşik Devletleri gerekiyor. Bunu 20 yılda yapmayı planlamışlardı ama şimdi 20 haftaları var” (New York Times 29/09). Kısacası olacak iş değil. Diğer taraftan, diyelim ki mucize oldu, bu Avrupa Birleşik Devletleri 20 haftada kuruldu. Peki, ne yapacak bu devlet. Mali disiplin koşuluna bağlanmış mali istikrar fonundan, bankaların borçlarını devralmaktan başka ne var gündemde? Buradan büyümeye gitmek olanaklı değil...

\n

Dahası, mali disiplin kurallarını kim uygulayacak? Başta The Economistte olmak üzere yorumcular siyasi liderlerin karar almakta zorlanmasından söz ediyor. Bunu tercüme edersek, liderler güçsüz, toplumda destekleri ve inandırıcılıkları yok. Bu hale nasıl geldiler? Neo-liberalizmin orta sınıfları imha eden, emekçileri daha da yoksullaştıran etkileriyle, mali kriz başladıktan sonra, bankaları kurtarıp zararı halkın sırtına yıkmaya kalkan politikalarla... Kısacası yolun sonuna gelmiş durumdalar. Buranın neresi olduğunu görmek için Yunanistana bakmak yeterli...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları