Aklından geçen ne? Ağzından çıkan ne?

21 Aralık 2020 Pazartesi

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet partisi milletvekiline yanıt olan konuşmasında;

..... Siz seçimi olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz” dedi.

Elbette bu sözler tepkiyle karşılaştı, Bakan da “Yanlış bir söz söyledim” diye açıklama yaptı.

Aslında Bakan Mevlüt Çavuşoğlu yanlış bir söz söylemedi de “aklından geçeni ağzıyla söyledi”.

Cumhur İttifakı’nın partilerinde “akıllardan geçen” bu olabilir.

Çünkü son yerel seçimlerde büyük kent belediyelerini oy farklarıyla kaybettiler ve genel seçimler için de “kaybetme olasılığının yüksek olduğunu” biliyorlar.

Bu durumda, seçim sonuçlarını kabul etmek ile bu sonuçları kargaşa çıkararak kabul etmemek arasında gidip geliyor olabilirler.

Elbette “ağızlardan çıkanlar” bunlar değildir.

Dile getirilenler “seçimlerin zamanında yapılacağı”dır.

Ama dikkat buyurun, hiçbir iktidar temsilcisinin ağzından “Eğer seçimi kaybedersek biz de muhalefet görevimizi yaparız” gibi bir ifade duyulmamıştır.

Ağızlardan çıkan sözler” hep “Biz olmazsak ülke çöker”, “Bizim olmamız bir beka meselesidir” gibi ülkenin varoluşunu kendi iktidarlarına bağlayan ifadelerdir.

Bilinçli olarak söyledikleri “seçim yapılacak”tır ama bilinçdışında yaşayan “biz gitmeyeceğiz” niyetidir.

Freud ne demişti?

Sigmund Freud, psikanalizin babasıdır ve “bilinçdışı” kavramını ortaya koyan büyük ruhbilimcidir.

Freud, insanların bilinçleri ile konuştuklarını, kararlarını kendilerinin verdiğinde yanıldıklarını, davranışlarının sahibi olduklarını sandıklarını, ancak gerçeğin böyle olmadığını, asıl etkinin bilinçdışından geldiğini açıklamıştı.

Bu “bilinç- bilinçdışı” ikilemi bütün yaşam boyunca sürüp giden bir sorundur.

Toplumun kurallarının kabul etmeyeceği düşünceleri, duyguları, davranışları bilinçdışına itip “sanki gibi” bir yaşama sığınan insanlar ancak böyle kabul görürler.

Bu konu bizim toplumumuzda pek çok örnekte yaşanmaktadır:

Köylü olup kentli gibi yaşamak zorunluluğu.

İçinden şiddet taşıp nazik olmaya çalışmak.

Nefret ettiği bir işte çalışarak mutlu olduğunu sanmak.

Sevmediği bir insanla yaşamak zorunda kalmak.

Böyle ikilemlerin daha yakıcı olanları da vardır.

Din toplumunda yaşamak isteyip de laik bir toplumda yaşamak zorunda kalanlar.

Laik toplumda yaşamak isteyip de din toplumuna dönüşme zorlamasına katlanmak.

Ülkemizin sürüklenmek istendiği bu ikili kimlik, artık uzlaşmaz duruma sokulan toplumsal gerginliklerin asıl kaynağıdır.

İşte AKP’nin ve onun başkanı olan Cumhurbaşkanı’nın zaman zaman çok açık ifade ettiği bu “dinsel kurallar toplumu”, kuruluş felsefesi “bağımsız ülke - laik toplum-çağdaş yaşam” olan Atatürk Cumhuriyeti’ni dönüştürmek amacıyla zorlanmaktadır.

Kimi yerde “İslam bizim temel şiarımızdır”, kimi zamanda “Ulemaya sorulması lazım”, kimi alanda “Şeriat hukukuna dönülmelidir” gibi sözlerle bu niyet açıklanmaktadır.

AKP tarafından ifade edilen bu “dinsel kimlik”, ortağı MHP tarafından “dar anlamlı milliyetçilik” de eklenerek desteklenmektedir.

Böylece siyasal çatışmanın asıl ikilemi bu olduğu halde, bu uzlaşmaz durumun üstü örtülerek, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve hayat pahalılığı, satılan ulusal kurumlar üzerinden bir muhalefet yapılmaktadır.

Oysa asıl çatışma “dinsel yaşam- laik yaşam”, “dinsel eğitim- laik eğitim”, “iktidara bağlı hukuk- bağımsız hukuk” üzerinde yapılmalıdır.

Bu da açıkça “Tek Adam İktidarı” ile “Denetlenebilir iktidar- Güçler ayrılığı” üzerinden doğrudan mücadele gerçeğini ortaya koymaktadır.

Laik toplum mücadelesi

Asıl mücadele, “laik toplum mücadelesidir”.

Asıl mücadele, “özgür toplum mücadelesidir”.

Asıl mücadele, “adalete hizmet eden bağımsız hukuk mücadelesidir”.

Asıl mücadele “laik eğitim mücadelesidir”.

Dışişleri Bakanı’nın sözleri de Sakarya Üniversitesi profesörünün “Üniversiteler fuhuş yuvası gibi” sözlerinin anlamı da bu mücadelenin “kaçınılmaz olduğunu” ortaya koymaktadır.

Öyleyse, haydi bakalım.

Neyi hak ettiğinizi gösterecek mücadelenizi ortaya koyun.

Ya da sinip size dayatılan kadere razı olun.

Seçim sizin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları