Ercan Yeşilyurt

Biz Gülerek Atlattık

22 Aralık 2013 Pazar

İnsan için birçok tarif vardır ve çoğu da hayvandan geldiği üzerinedir. Düşünen hayvan, konuşan hayvan, muhakeme edebilen hayvan ve gülen hayvandır. Darwin’e göre insanların atası maymundur, sağcılar eskiden maymun fotoğraflarını gösterip “komünistlerin dedesi” diye dalga geçerlerdi. Gülen veya gülebilen hayvan tarifi bana göre de en uygun tariftir. Mizah muhaliftir, sol da muhaliftir o yüzden. Muhalefetin en önemli silahıdır ve bugüne kadar mizahı yenecek bir silah icat edilememiştir. Nazilerin eline esir düşen Yahudilerin akli dengelerini birbirlerine fıkralar anlatarak korudukları anlatılır. Ülkemizdeki solcular da 12 Eylül faşizmini insan zekâsının en üst göstergesi olan mizahla atlatmışlardır. İşkencecisine, işkence anında “ya bi dakka, aklıma geldi sana bir fıkra anlatayım” diye dalga geçmişlerdir.
12 Eylül dönemini anlatan devrimcilerin yazdığı kitaplara bakın, hepsinde mizah vardır. Gezi Parkı direnişçileri de mizahı sokağa döktüler. Mizah kesin üstün zekânın ürünüdür; polisi ve siyasi iktidarı çılgına çevirdiler. En güçlü muktedirin karşısında alaycı bir gülüş, kestaneyi çizer. Arkadaşımız M. Kemal Erdemol’un Gezi Parkı Direnişi kitabından; “Bunca yıllık Adanalıyım, böyle Allahsız görmedim” pankartı alıntısı var. Kitaptan: “Mahkemede bir diyalog: Arama kararında 9 örgüt var, hangi örgüt üyesi olduğumuz belirtilmemiş, örgütü siz mi seçiyorsunuz yoksa biz mi beğeniyoruz?” Ülkeyi uluslararası sermayeye o kadar çok peşkeş çektiler ki, Geziciler Starbucks’ın duvarına şu enfes sloganı yazdılar: “Yaşasın Tam Bağımsız Kurukahveci Mehmet Efendi.” Mizah gerçekten zekâ ürünü ve bu silahı yenecek hiçbir silah yoktur.
Tüm sağ siyasiler, savcılar, solcuların dış güçlerden, ülkenin kalkınmasını istemeyen Batılılardan para aldıkları için profesyonelce “vatana ihanet ettiklerini” söylerlerdi. Onlara göre bu iş parasız yapılacak iş değildi. Bütün bu önyargılara rağmen solcuların evleri basıldığında, suç aleti olarak hep kitaplar çıkardı, bir duvarda da sakallı bir fotoğraf. Bunlar sergilenir ve gazetecilere suç aleti olarak gösterilirdi.
Devir değişti, ülke yönetimi halkın büyük desteğini alan inançlı AKP’nin eline geçti. Sadece tüm Cumhuriyet dönemi ortalaması kadar, yani yılda yüzde 5 kalkınmasına rağmen ülke zenginleşti diye laflar edildi. İnsanlar da “Herhalde kalkındık ama ben fark edemiyorum” diye inanmaya başladı. Tam işler iyi giderken yukarda bir patırdı koptu ve yolsuzlukhırsızlık derken muktedirlerin evleri basıldı. Solcuların evlerindeki kitapların yerine gâvur paraları çıktı. Milyon dolarlar hem de. Laz bir dostum dedi ki: “Ula bunlar Allah rızası için rüşvet almışlardur.”
Doğan Yurdakul’un ABİ kitabından; Dündar Kılıç, “Kumar, kerizi parasından ayırmanın en organize yoludur” diyor. Bu tariften gidersek, rüşvet de “Siyasilerin kamu malını hırsızlarla paylaşmasıdır” denebilir. Biz gülerek atlattık, bakalım bunlar ne yapacak?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İmran Öktem Olayı 2 Şubat 2014
Açıklık Çözer 19 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları