Doğan Hasol
Doğan Hasol merkez@hasmimarlik.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İstanbul Nereye Gidiyor?

30 Ekim 2012 Salı

İstanbul giderek azmanlaşan bir kent haline geliyor. Son olarak, trafik sıkışıklığında 58 Avrupa şehri arasında lider oldu. Bir an önce İstanbul’un geleceği hakkındaki kararların çağdaş, bilimsel planlama anlayışıyla belirlenmesi şart. Geleceğin İstanbul’u nasıl olacaktır? İstanbul, yaşanması güç, yoğun yapılaşmalı, ağır nüfus baskısıyla boğulmuş bir şehir mi, yoksa eşsiz tarihsel ve kültürel birikimini de koruyan emsalsiz doğal zenginlikleriyle çağdaş bir şehir mi olacaktır? Öncelikle bu kararın verilmesi gerekir.

Bugün olduğu gibi, bütüncül planlama anlayışından uzak, noktasal, bireysel kararlarla İstanbul’un değerlerinin korunması olanağı yoktur. Temel plan kararları olmadan, yoğunluk ve yüksekliğe ilişkin şehircilik kurallarını altüst ederek şehri gelişigüzel yükselen gökdelenlerle, alışveriş merkezleriyle, sıkışık ve yüksek yapılaşmayla, altüst geçitlerle doldurmak İstanbul’u yok etmekle eşdeğerdir. Ne yazık ki bugün İstanbul’da yapılan budur. Nüfus patlamasıyla İstanbul yatayda ve düşeyde yoğunlaşıyor. Şehir, toprak rantı ve spekülasyon hırslarına teslim olmuş durumda.

İstanbul’a ilişkin olarak tartışmalı bazı güncel konuları bir kez daha gözden geçirelim.

Üçüncü Boğaz Köprüsü planda yoktu, merkezi yönetimin baskısıyla sonradan eklendi. 3. köprü var olan köprülerin 30 km. kuzeyinde yer alacak. Şehir trafiğine fazla yararı olmayacağı açık. O köprü, 2. köprü örneğinde olduğu gibi kuzeyde yeni bir kuşağı daha yapılaşmaya açacak. Yörede, iki yakada şimdiden arsa spekülasyonu ve yapılaşma hazırlıkları hızlanmış durumda. Oysa öteden beri bilinen bir gerçek var: İstanbul’un akciğerleri olan orman alanları, su havzaları ve tarım alanları kuzeyde olduğu için şehir kesinlikle kuzeye doğru gelişmemeli. Orada yapılacak köprü ve çevre yollarının çekeceği yapılaşma İstanbul’un son kalan ciğerlerini de yok ederek şehrin soluğunu kesecektir. İstanbul Belediyesi Kentsel Ulaşım Ana Planı’nda da zaten Kuzey’in korunması görüşüne yer verilmiştir.

Kentsel dönüşüm konusuna gelince... Kentsel dönüşüm uygar dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi ülkemizde de yapılmalı kuşkusuz. Ancak şehircilik biliminin gereklilikleri yerine getirilerek çağdaş planlama yöntemleri ve ilkeleri uygulanarak... İnsan odaklı olarak… Yoksa Samsun’da ya da İstanbul’da Sulukule’de, Kadıköy Fikirtepe’de yapıldığı gibi değil.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, afet riski altındaki alanların dönüşümünü Türkiye’nin 700 noktasında aynı anda başlatacaklarını açıkladı. İnanılması ve gerçekleştirilmesi güç bir iddia...

Hükümetin İstanbul’a olan ilgisi hiç kuşkusuz, İstanbulluları mutlu eder. Ancak, son zamanlarda İstanbul’a ilişkin olarak alınan kararlar hep İstanbul’u daha da yoğunlaştırıp anormal büyütmekten yana. 1980 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 6’sı İstanbul’da yaşarken bugün bu oran yüzde 18’i buldu. Otuz yıldaki artış korkunç. Resmi rakamlara göre 1980’de 2.8 milyon olan nüfus 2011’de 13.6 milyona yükseldi. Plan İstanbul’un 2023 nüfusunu 16 milyon olarak öngörmekteydi. Bu hedefin tutturulması artık olanaksız. İstanbul ülkede tek merkez haline geliyor.

Kaotik bir azman şehir halinde, yaşanabilir olmaktan giderek uzaklaşıyor. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir.

Sorunlar İstanbul’un aşırı nüfus baskısıyla anormal şekilde büyümesinden ve çözüm için bilimsel yaklaşım eksikliğinden kaynaklanıyor. Şehre plansızlık egemen. Var olan planlar delik deşik; trafiğe çözüm olabilecek İstanbul Ulaşım Ana Planı bile uygulanmıyor.

Belediye yetkileri, tıpkı 1950’lerde Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde olduğu gibi merkezi otoriteye geçmiş görünüyor. Sayın Başbakan karar veriyor;

• İstanbul Boğazı’na 3. köprü yapılıyor,

• Çılgın proje olarak “Kanal İstanbul” işine girişiliyor,

• İstanbul’da biri Avrupa, öteki Anadolu yakasında birer milyon nüfuslu şehirler için hazırlık yapılıyor,

• Çok doğru bir proje olan Marmaray bitirilemezken, lastik tekerlekli araçlar için Karayolu Tüp Geçişi ve Tarihsel Yarımada’yı denizden koparacak bir kıyı otoyolu gündeme geliyor,

• Ataşehir finans merkezi haline getiriliyor. Yine Ataşehir’e plan dışı, Sinan taklidi bir cami yapılıyor; Çamlıca’da yeşil alanda, İstanbul’un simgesi olacağı söylenen dev boyutlu bir cami yapılması için çalışılıyor,

• Taksim Cumhuriyet Meydanı trafik boyutuyla ele alınıyor; Taksim Parkı yok edilerek vaktiyle var olan kışlanın bir kopyası başka amaçla yeniden yapılmak isteniyor.

Şehrin planlayıcısı ve yöneticisi konumunda olması gereken belediye, buyrukların uygulayıcısı konumunda. Buna karşılık Avrupa ne yapıyor?.. Önemli şehirler için geniş uzman kadrolarıyla, geleceğe dönük bütünleşik planlar ortaya konuyor ve öneriler STK’ler ile meslek kuruluşlarının da katılımıyla kamuoyunda yoğun tartışmaya açılıyor. Paris için 2050 yılı hedefli “Büyük Paris” planlaması yarışmaya açıldı. New York Belediye Başkanı NY City Kıyı Planı 2020 vizyonunu açıkladı. Daha sonra Hollanda’da Amsterdam 2040 Planı açıklandı. Rusya’da ve başka yerlerde de bu anlamda örnekler var.

İstanbul için bunlara benzer herhangi bir çalışma yok. Aslında bir an önce şu sorunun yanıtı planlama disiplini içinde aranmalı: Geleceğin İstanbul’u nasıl olmalı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Maçlarda İstiklal Marşı 31 Aralık 2014

Günün Köşe Yazıları