Çiğdem Toker

Muhtarlar toplantısı

30 Eylül 2015 Çarşamba

“Eskiden” diyemeyecek kadar yakın.
Pedala hırsla asılan tarih, nüfus cüzdanlarımıza sanki beş-on yıl eklemiş gibi hissettirse de, bir/bir buçuk yıl öncesinden söz ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, henüz başbakan olduğu zamanlardan.
“Salı sendromu” adıyla ünlenen bir fenomen yaşanırdı Ankara’da o dönem. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin toplantı yaptığı, o sabitlenmiş günde; “iktidar kulisi” heyecan dozu yüksek bir bekleyişle yükünü alır, gazetecilere ayrılmış balkon, il örgütlerinden gelen partililerle dolup dolup taşardı.
Erdoğan’ın yurtdışı temaslarını özetleyerek “soft” bir giriş yaptığı hitabı, yavaş yavaş iç politika sularına girip “alayına isyan” tadında, herkesi hedef tahtasına koyduğundaysa basın locası, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye inler, onlarca muhabir balkonun çökeceğinden endişe duyarken Erdoğan sağ elini göğsüne koyarak, az önceki yüksek ses tonuna taban tabana zıt bir sükunetle “Biz de sizinle gurur duyuyoruz” derdi.
“Zamanın ruhu” değişti. Artık Erdoğan AKP’nin grup başkanı değil. Meclis deseniz, çocukların takır takır öldürüldüğü bu memlekette sonsuz bir uykuda sanki. (Yarınki “aç-kapa”yı saymazsanız, kasıma kadar açılmayacak.) Açık olsa bile ne kadar gönlünden geçirse de Erdoğan’ın konumu, Meclis’e düzenli gidip toplantı yapmasına engel.
Velhasılı, “salı fenomeni”; zaman, mekân ve unvandaki eşzamanlı değişimle öldü.
Salılar Erdoğan’sız kaldı. Erdoğan da salısız. Bunun en dikkate değer sonucu ise Başbakan ve grup başkanı sıfatıyla Meclis’te yüzlerce toplantıya başkanlık eden Erdoğan’ın, 12 yıl boyunca alıştığı hitabet ve mesaj aktarma zemininin kaymasıydı. Kurulacak dil, azarlanacak kişi ve kesimler, planlı gündem oluşturma pasajlarını anında yayıp çoğaltacak canlı yayınların da bitmesi anlamına gelen muazzam bir boşluk demekti bu.
Dün 11’incisini idrak ettiğimiz Muhtarlar Toplantısı işte bu büyük boşluğu doldurma işlevi görüyor. “Siz de benim gibi seçilmişsiniz” vurgusuyla onore edilen muhtarlar, konumları, yoğun mesai içermeyen iş düzenleri ve rejime sadakatleriyle; Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu salı günkü grup toplantılarının işlevini hızla tamamladı.
Pratik bir buluş olan Muhtarlar Toplantısı, bir Cumhurbaşkanı programı olması nedeniyle medya açısından atlanamaz bir etkinlikken, Saray’ın evsahipliği sebebiyle Cumhurbaşkanı açısından da güvenlik sorununu ortadan kaldırıyor. Muhtarların soru soramayan konumları, Cumhurbaşkanı’na siyaseti, ekonomiyi ve toplamda kamuoyu algısını yönlendirebileceği sonsuz mesaj zemini sunuyor. Kâh, yılın başındaki ilk toplantıda olduğu gibi çözüm sürecinin bir alver süreci olmadığını söylüyor, kâh faizlerin inmesi gerektiğine hükmediyor, kâh muhbirlik talep ediyor.
Muhtarlar Toplantısı’nın, Erdoğan bakımından “hizmet listesi” her toplantıda biraz daha uzadı. Şüphesiz ki AKP’ye yön çizme, muhalefeti kriminalize etme, seçmeni yönlendirme, medyaya gözdağı başlıklarıyla öne çıkan “yenilenmiş salı fenomeni”nin, tereddütsüz tek bir gayesi olduğunu biliyoruz: Başkanlık.
7 Haziran öncesinde yine bir muhtarlar toplantısında “başkanlık sisteminin genlerimizde olduğunu” söyleyip destek çağrısında bulunan Erdoğan, dün şöyle diyordu. “7 Haziran’da aldattınız ama 1 Kasım’da milletimiz buna izin vermeyecek.”
Gerçekten de öyle. 7 Haziran’dan sonra aldattınız ama 1 Kasım’dan sonra milletin neye izin verip vermediğini görmeye az kaldı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları