Çiğdem Toker

Koalisyon ve hazım sorunu

10 Haziran 2015 Çarşamba

Öyle anlaşılıyor ki, İstanbul sermayesinin gönlü, AKPCHP koalisyonundan yana. Belki bunu “gönül”den ziyade; her şirketin nihai hedefi olan kâr maksimizasyonu ve varlıkarı kaybetmeme korkusu diye nitelemek daha anlamlıdır.
İş dünyasının kulaktan kulağa yaydığı bu arzuda; Ali Babacan’ın Meclis dışı kalması; buna karşın Kemal Derviş’in CHP’nin olası bir iktidar sorumluluğunda söz sahibi olma taahhüdü, temel motivasyon gibi duruyor.
Bu motivasyonun arka planında ise kriz sonrası restorasyon dönemini simgeleyen “2002” fabrika ayarlarına yaklaşmak.
Bu kadar yaşamsal bir seçim sonrası, ülkenin hükümetsiz kalmaması sorumluluğunu, aklı başında her siyasetçinin duyması makul olsa bile, seçim kampanyası ve projelerini bir anlığına dahi hatırlamak, CHP ile AKP’yi birlikte düşünmeyi akıldışı hale getiriyor.
CHP yönetimi, bu formüle yakın durursa herhalde temel önceliği, tabanına izah olacaktır.

***

7 Haziran seçimleri, ana teması “barış” olan, fiili bir referandumdu.
Oylama, hukukun üstünlüğüne dayalı parlamenter sistem ile otoriter başkanlık dayatması arasında geçti. Ve sonuç gayet okunaklı:
Seçmen sadece parlamenter rejime “evet” demekle kalmadı; dört partiye birden “Sorunlarımızı uzlaşarak çözün” mesajı verdi.
Bu mesajı okuyup anayasal onumuna razı olması gerekirken AKP’den daha ilk dakikada kaos ve erken seçim seslerinin yükselmesi ise yaşanan travmanın derinliğini gösteriyor.
İster fiziki, ister psikolojik; tüm travmaların ortak paydasının kaybetme korkusu olduğunu bilenler için hiç şaşırtıcı değil. AKP ile besleme medyasında gözlenen hazım sorunu da tam olarak bu korkudan kaynaklanıyor.
Aslında sorun olmak şöyle dursun; yer yer eğlenceli kareler de sunan bu hazım sorunu, seyirlik oyun tadında izlenebilirdi.
Ne var ki, bugüne kadar yaşattıklarının zihnimize yığdığı kötülük bilgisi, bu travmanın epeyce ciddiye alınmasını gerektiriyor.

***

Ankara’da koalisyon tartışmalarının yapıldığı saatlerde Diyarbakır’dan gelen suikast haberi, “hazım” sorununun hangi düzlemlerde nerelere varabileceğinin tehlikeli ipuçları niteliğinde.
Seçimden sadece iki gün sonra ve “normalleşme” sevinci yaşanırken...
Hüda-Par’a yakınlığıyla bilinen İHYA-Der Başkanı Aytaç Baran’ın silahlı saldırıda yaşamını yitirmesi, sonrasında silahlı saldırganların, kentin sokaklarında ateş açması, bir meslektaşımızın yaralanması; fail ya da failler kim olursa olsun, “normalleşme” havasının mutsuz ettiği odakların eylemi olarak görünüyor.
Son kanlı eylem şunu bir kez daha gösterdi ki, 7 Haziran seçimlerinden çıkan sonuçların doğru okunmasında, bütün siyasi aktörlere büyük görev düşüyor.
Barış talebi, bu sonuçların en önemlisi.
Bu sonuç, hazım sorunu ve kaos arzusuna kurban edilirse çok yazık olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları