Çiğdem Toker

HDP’nin Türkiye çizgisi kalınlaştı

03 Ekim 2015 Cumartesi

-“PKK’nin amasız olarak silahlı eylemlerini durdurması lazım. Silahın demokrasi mücadelesi açısından mazareti yoktur”- 22 Ağustos, İzmir.
-“Biz PKK’yi temsil etmiyoruz, PKK de bizi temsil etmiyor...PKK, İran, Suriye ve Irak’ta da örgütlü. Hedef kitlesi farklı. Biz Türk Anayasası çerçevesinde hareket eden bir partiyiz” 30 Eylül Almanya, Süddeutsche Zeitung.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a ait bu sözler, 7 Haziran’dan sonra girdiğimiz çatışma ortamının, Kürt siyasi hareketinde yarattığı kırılmanın bariz sinyalleriydi.

***

Bir hatırlatma da üç gün öncesinden...
CHP’nin seçim bildirgesini konu alan yazımda, tüm enerjisini 7 Haziran’a harcayan siyasi partiler için 1 Kasım bildirgelerinin “zorunlu bir mesai” olduğunu belirtmiştim.
Saray müdahalesiyle, sonucu hükümsüz kılınan 7 Haziran seçimlerinden bu yana, tüm mesele, tablonun gün gün ağırlaştığı dört ayın nasıl “okunduğu” ve rötuşlanan metinlerde nasıl bir fark yaratıldığında düğümleniyordu.
HDP açısından bu “fark”, dün bütün muhataplarının bilgisine iki kilit cümleyle sunuldu:
-“Yolun bundan sonrasına artık HDP ile devam edeceğiz”
-Gandi’ye atfen: Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız ve alkışlar önüne kansız elle çıkınız.”
Demirtaş’ın, taş üstüne taş koyan herkese teşekkür ederek, “yolun bundan sonrasına artık HDP ile devam edeceğiz” sözündeki kritik kelime “artık”...
Toplantı bitiminde salonda sohbet ettiğimiz pek çok HDP’li kaynak, “artık” sözcüğünün, HDP’nin 1 Kasım’a giderken dışarıda bırakmak istediklerini temsil ettiği kanısındaydı. Belki de, “artık”ın yerine söylenmesi gereken asıl sözcük söylenmemişti: Sadece...

***

Görünen o ki, Demirtaş bu iki kilit cümleyle dört adrese hitap ediyor:
-7 Haziran’dan sonra kendilerini ısrarla,
“terör örgütü ve onun Meclis’teki siyasi
uzantısı” olarak anıp kriminalize etmeye çalıştığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP yöneticilerine...
- Şiddeti meşru bir mücadele yöntemi olarak benimseyen PKK’ye, Kandil’e, mevcut Anayasal zeminde yeri olmayan “demokratik özerklik”i “de facto” ilan eden DBP’ye
-Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki seçmenine...
-Ve nihayet HDP’li olmadığı halde, başta çoğulculuk olmak üzere demokratik değerler adına HDP’ye oy veren diğer seçmenlere...
Bütün adaylara “Kazasız belasız bir kampanya” dileyen Demirtaş’ın, o iki kilit cümlesi, partisinin 1 Kasım sloganıyla anlam kazanıyor:
“Halkları böldürtmeyeceğiz/Evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz”
Demirtaş’ın “Biz Türk Anayasası çerçevesinde hareket eden bir siyasi partiyiz” dediği, HDP dünkü bildirgeyle, “Türkiye” çizgisini biraz daha kalınlaştırdı.

---

Seçimlik mahkemehakkı (!)
Önce kendimden söz edeceğim için özür:
AÜ Hukuk Fakültesi mezunuyum. 30 yıla yakın bir zamandır, gazetecilik dışında hiçbir işle uğraşmıyorum. “Cevap ve Düzeltme Hakkı”nın ne olduğunu biliyorum. Hakkınızda çıkan bir haber için yargıya yaptığınız tekzip başvurusu reddedilmişse, yedi gün içinde itiraz etmelisiniz. İtirazınız da reddedilirse, artık o karar kesindir.
Ama siz, iki aşamada da reddedilip kesinleşen bir başvuruyu, reddedilmemiş gibi, başka bir şehirdeki başka bir mahkemeye yaparsanız, bunun hukuku hiçe saymaktan başka bir anlamı olmadığını söylemekle yükümlüyüm. Ve üzgünüm: Sadece hukuku hiçe saymak değil, hukuktan başka güvendiğiniz yerler olduğunu da. Ama burası Türkiye ve yaptığımız iş de gazetecilik... İnsanın şaşkınlığını kelimelere dökemediği anlar bitmiyor.
Yukarıda aktardığım durum, ayniyle yaşandı. Bu satırları okuduğunuz sayfada yer alan tekzip kararının öyküsü, hukuk fakültelerinde ders diye okutulacak nitelikte... Ahmet Münir Gül, daha önce kurucusu olduğu Ventis şirketinin Suudi Acwa Power şirketine satışına yer verdiğim yazının hemen ertesinde yazılı açıklama yaptı. Hem bu açıklama metnine, hem de Ahmet Münir Gül’ün annesi, Sayın Hayrünnisa Gül’ün beni arayarak yönelttiği eleştirilere imzamla yer verdim. Ahmet Münir Gül, Basın Yasası’ndaki cevap hakkını kullanmasına karşın, “Düzeltme ve Cevap” talebiyle Beykoz Sulh Ceza Hâkimliği’ne (SCH) başvurdu.
Beykoz SCH ne mi yaptı?
Gül’ün talebini REDDETTİ... Buyrun gerekçesi: “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Ventis Enerji Şirketi ile Acwa Power şirketi arasında ortaklık ilişkisinin kurulduğu, bu ilişki sonucu şirketin hisse değerinde artışın doğal sonuç olduğu, güncel bir haberin, haber olarak verilmesinde ve veriliş şeklinde, kişilere yönelik doğrudan şeref ve haysiyeti ihlal edici nitelikte yayın yapılmadığı, bu itibarla da Basın Kanunu’nun 14. maddesindeki aranan şartların oluşmadığı anlaşılmakla Düzeltme ve Cevap talebinin REDDİNE karar verilmiştir.”
Daha basit anlatımla Beykoz SCH, Gül’ü haklı bulmadı...
Ahmet Münir Gül, yasal hakkını kullanarak ret kararına itiraz etti. Mahkeme de Beykoz’da başka SCH olmadığı için, Gül’ün itirazını Anadolu SCH’ne gönderdi. Anadolu SCH, Beykoz SCH’nin kararında isabetsizlik görmeyerek itirazı reddetti.
Şimdi lütfen dikkat:
Hukuk devleti standartlarının geçerli olduğu bir ülkede, Ahmet Münir Gül’ün, haberin basılıp yayımlandığı, kendisinin de yaşadığı şehir olan İstanbul’dan çıkan bu karara kesinleştiği için saygı duyması gerekiyordu.
Peki, ne oldu? Ahmet Münir Gül, kesinleşmiş yargı kararına rağmen, bir de Ankara Nöbetçi SCH’ye başvurdu.
İstanbul’da reddedilen tekzip istemi, Ankara’da kabul edildi. Ankara 3. SCH, “Elimizde Beykoz’dan ret yönünde karar var” diye itiraz etmemize karşın tekzibin yayımlanmasına karar verdi. 4. SCH de itirazımızı reddetti.
Şimdi biz elimizde, Beykoz’dan ve Anadolu SCH’den kesinleşmiş ret kararlarına karşın, Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararını yayımlamakla yükümlüyüz.
Yayımlıyoruz da. Ama kesinleşmiş ret kararına karşın başka bir mahkemeye başvurarak, benzerine rastlanmamış bir “seçimlik mahkeme hakkı” yolunu açan Sayın Ahmet Münir Gül’e sadece şunu söylüyoruz:
“Usul esasa mukaddemdir.”
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları