Çiğdem Toker

‘Bizi tongaya düşürmüşler’

15 Mayıs 2015 Cuma

Seçime 26 gün kalmış. Diyarbakır; saat 20.30 suları. Polis olduğunu söyleyen sivil giyimli dört kişi, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın evinin kapısını çalıyor.
İlk “Kim o”yu Demirtaş’ın eşi soruyor. Gelenler, polis olduklarını söyleyip kapının “derhal” açılmasını istiyor.
O sıralarda İstanbul uçağı için evde havaalanına gitme hazırlığı yapan Demirtaş devreye giriyor. Kapıyı açmayacaklarını söylerken ortaya benzer cümlelerle üç dört dakika süren şöyle bir diyalog çıkıyor:
-Benim kim olduğumu biliyor musunuz?
-Açarsanız kim olduğunuzu görürüz. Açın da yüzünüzü bir görelim.
-Bir sorun isterseniz. Bu ev kime ait.
-Hayır, derhal aç kapıyı.
-Gerçekten polisseniz kim olduğumu bilmeniz lazım.
-Hele siz kapıyı açın, tanışırız.
-Siz eğer benim kim olduğumu bilerek gelmişseniz art niyetlisiniz. Ama kim olduğumu bilmeden gelmişseniz, birazdan kapı açıldığında şoke olabilirsiniz.
-Bir kapıyı açın bakalım, kim şoke olacak göreceksiniz.
Kapalı bir kapının önü ve arkasındaki bu gergin diyalog uzarken Demirtaş’ın korumaları ulaşıyor. Korumalar kimlik soruyor. Demirtaş’ın anlatımıyla “üstünkörü” bir kimlik gösterilmesi üzerine arbede yaşanıyor.
Evin iki küçük kızı, arka odada korkudan ağlıyor...

***

Geçen salı gecesi, İmece TV’de üç meslektaşımla birlikte katıldığımız, Ayşegül Doğan’ın sunduğu Gündem/Müzakere programının konuğu olan Demirtaş, yaşadıkları “nahoş” olayı böyle anlatıyor.
Devamında neler oluyor?
Kaçakçılık şubesinden gelen polislerin elindeki ihbar tutanağına bakınca, akaryakıt kaçakçılığından firari bir isim yazdığını görüyor. Tanıdığı bir isim değil. Fakat tutanaktaki adres kendisinin.
Daha sonra görüştüğü Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, 155 servisine gelen ihbarı kendisinin de dinlediğini, ses kaydında Demirtaş’ın evini tarif edip “Onun evinin yanındaki bina” denildiğini aktarıyor. 155’teki görevlinin açığa alındığı ve soruşturma başlatıldığı bilgisini veriyor. Demirtaş, ses kaydında evi tarif edildiği için hassasiyet oluşması, bu bilginin tutanağa geçirilmesi gerekirken geçirilmediğine vurgu yapıyor.
Kapıya gelen ekip daha sonra Demirtaş ve ailesinden özür diliyor. “Bizi kandırmışlar, tongaya düşürmüşler” diyor. Demirtaş, adresinin Diyarbakır Emniyeti’nce bilindiğini, böylesi bir ihbarda “Teyit etmenin 30 saniye süreceğini” belirtip “Doğrusu nedir, ne değildir bilmiyorum. Art niyet midir, yanlış anlaşılma mı, dikkatsizlik, özensizlik mi, gerçek ortaya çıksın istiyoruz” diyor.

Parti bayraklarını kaldırın
Özürler dileniyor, soruşturma açılıyor. Fakat ertesi gün Demirtaş Diyarbakır’dan ayrılınca ilginç bir durum daha yaşanıyor:
“Başka bir sivil polis ekibi yine oturduğum siteye geliyor. Orada birkaç HDP bayrağı asılı. Bunları derhal kaldırın, yasaktır” diyor. Site güvenlik görevlisi, “Burada HDP Genel Başkanı oturuyor. Kendisi söylemeden biz kaldıramayız” dediğinde sivil ekip “Biz genel başkan tanımayız. İndireceksiniz” diyor.
Daha sonra bir Emniyet yetkilisi, Demirtaş’ın korumasını arayıp “Ekip maalesef hata yapmış. Bayrakla ilgili sorun yok” deyip özür diliyor.
Demirtaş, “Tabii iki gün üst üste böyle olaylar yaşanınca insan anlamaya çalışıyor. Bir şeyler dönüyor. Ama şudur diyecek durumda değilim” diyerek önemli bir konuyu daha vurguluyor:
“Hasbelkader evde olmasam çocuklarım, eşim, çok daha tedirgin olacaktı. Belki evde olmam bir şanstı. Ama sıradan bir vatandaşın evine de bu şekilde gidilmemesi gerekir. Firari sanığı arıyor olsan da içeride zanlı olmayanları tedirgin etmenin, hukuk dışı davranarak zorlamanın da bir anlamı yok.” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları